11. Bölüm

2K 202 55
                                    

Kaç gün olmuştu bilmiyorum. Mehmet'in ölüm haberini aldığımdan beri uyanık olduğum her an onun için Kur'an'ı Kerim okuyordum. Onuncu Hatmi Şerifi de tamamladıktan sonra duasını okuyup teslim ettim. Ardından uzun uzun dua ettim. Fatıma için, Mehmet için, bebeğim için, kendim için, dayanabilmek için, çaresizliklerime çare için. Gözyaşlarıyla uzun uzun yalvardım, yakardım Rabbime.

Namaz vakitlerini burda kestiremediğimiz için günlük namazlarımızı bir kerede kılmak zorundaydık. Abdest almış beni bekleyen Fatıma'yı daha fazla bekletmeden birlikte saf tuttuk. Tabi kıbleyi de bilmediğimiz için kendimize bir istikamet seçip ilk günden beri aynı şekilde namaz kılıyorduk. Günlük namazımızı bir kerede kılıp tamamladık daha o ruh hastası ortalıkta yokken. Ne kadar yalvarsakta bize ne bir saat vermişti ne de namaz vakitlerini söylemişti ne de kıbleyi göstermişti. Nasıl bir hastalıktı onun ki bilmiyorum, insan namazdan rahatsız olur muydu hiç?! Dua etmemize bile tahammülü yoktu, hele ki Fatıma'nın ettiği beddualara adeta çıldırıyordu. Yaptıklarının cezasını er ya da geç çekeceğini biliyordu, bundan fazlasıyla korktuğu da çok belliydi.

Bazen pişman olmuş gibi affetmesi için Fatıma'ya yalvarıyor, bazen de içinden adeta ön görülemez bir canavar çıkıyordu.

"Acaba ne günah işledik de dualarımız kabul olmuyor abla? " Fatıma'nın umutsuzlukla söylediklerine derin bir nefes alarak döndüm.

"Tövbe de Fatıma'm, bu bizim imtihanımız. Her şey gibi burdan kurtulmamızın da demek ki daha zamanı gelmedi. Sabredeceğiz, Rabbimiz için sabret, gönlümüzdekini muhakkak bize verecektir, bizi hoşnut kılacaktır ayeti kerime diyor. Kurban olurum sabrını elden bırakma bizi kurtaracak olan o. "

"Dayanamıyorum. " Onun o tükenmiş hâli beni ayrı bir yaralıyordu. Sık sık onunla konuşuyor, sabırlı olmasını tavsiye ediyor, kendime faydam yokken onu ayakta tutmaya çalışıyorum.

"Dayanmak zorundayız! Tükendik farkındayım ama şimdi vazgeçmek gibi bir lüksümüz yok. O cani ne yaparsa yapsın biz ondan da, burdan da kurtulacağız. "

"Bazen şu zincirle kendimi boğasım geliyor. " Kardeşimin kelimleri ruhumu uçurumlardan attı sanki. Bunu düşünmesi için onlarca sebebi vardı. Kardeşime yetememiştim şu dört duvar arasında, kendine bir şey yapsa ne yapardım ben!

"Bir daha duymayayım bunu! Neler söylüyorsun böyle, şeytana uymak bize yakışır mı? Can bizim mi ki almaya muktedir olalım. " Gözyaşlarıma engel olamıyorum istemsizce.

"Korkuyorum abla, kafamın içinde durmadan dolanıp duran kötü düşüncelerden birini yapacağım diye çok korkuyorum. " Ağlaya ağlaya bana sarılan kardeşime daha sıkı sarıldım.

"Ben yanındayım korkma! Ben senin yanında olduğum sürece senin kimseye ihtiyacın var mı? " Onu teselli etmeye, bir parça olsun o kötü düşüncelerden uzaklaştırmak istiyordum. Ama elimden başka hiçbir şey gelmiyordu. Birbirimize sarılarak uzun uzun ağladık.

Serkan canisi uzun bir süredir ortalıkta görünmüyordu. Yanımıza kuru ekmek ve su bırakmıştı. Onlarda biteli çok olmuştu. İkimizde çok açtık, su ihtiyacımızı lavabo musluğundan gidermiştik ama açlık için yapacak bir şeyimiz yoktu. Epey zamandı da gelmemişti. En son Fatıma'ya, "Az kaldı gideceğiz buralardan, ayarlıyorum her şeyi. " gibi şeyler söylemişti.

Fatıma'yla bir kere daha kilidi kırma girişimine başladık. Zincirle kırabildiğim büyük parça fayansı aldım elime, battaniyeyi Fatıma'nın ayağı ile kilidin arasına bariyer yaptım. Üst üste vurduğum darbeler beni umutlandırdı. Kilit oldukça gevşemişti.

MERYEM "Tamamlandı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin