"Durumu stabil şu anda ama her an değişiklik gösterebilir, dikkat etmeliyiz."
Jisung rahat koltuğuna otururken Sunoo son gelen hasta hakkında konuşuyordu.
Jisung zor birgün geçirmişti ve başı çatlıyordu resmen, ağrıdan ölecek gibiydi, hiçbir şey düşünemiyordu. Birkaç gündürde böyleydi, çok çalışıyordu ve dinlenemiyordu."Lütfen siz halledin, birazdan bayılacak gibiyim çünkü."
"Migrenin tuttu değil mi yine."
Kafa salladı kıvırcık doktor.
"Ağrı kesici içtin mi?"
"İçtim, ama hiçbir faydası olmuyor. Konuşurken bile zorlanıyorum en iyisi ben gideyim."Masanın yanındaki çantasını alıp hızlıca ayağa kalktı doktor. Ama kalktığı gibi başı dönmeye başladı, gözünün önünü göremiyor gibiydi. Baş ağrısı zaten katlanılmazdı.
Birkaç saniye baş dönmesinin geçmesini bekledi doktor, ama yerinde sendeledi. Bunu gören Sunoo korkuyla gözlerini büyüttü ve sendeleyen doktoru kolundan tutarak yardım etti.
Ama geçmiyordu kıvırcık doktorun baş dönmesi, aksine artıyordu. Sanki günlerdir dinlenememiş olmanın acısını çıkaracaktı vücudu. Gözleri kararmaya başladı, düşmemek için masaya tutundu- tutunmaya çalıştı. Ama tutunamadı, masayı göremiyordu baş dönmesinden dolayı. Dolayısıyla yere yığıldı doktor, Sunoo korkuyla ona bakıp sorular soruyordu."Jisung duyuyor musun? Başın mı dönüyor? Lütfen bir cevap ver!"
Ama Jisung duymuyordu, kulağındaki sesler azalmaya ve bulanıklaşmaya başladı. Tabi aynı zamanda göz kapakları kendi iradesi dışında kapanıyordu.
Sunoo yanından ayrılıp birilerini daha çağırdı, Hyunjin, Seungmin, Sunghoon ve Changbin Jisung'un başına toplanmıştı. Jisung'un ise son gördüğü başına toplanan doktorların korkuyla ona bakmalarıydı. Sonra gözleri kapandı, heryer sessizleşti ve siyahlaştı.
Bundan sonrası yoktu işte.
"Yaşam bulgularına bakın." Dedi Sunghoon.
Hyunjin hemen kontrol etti, yanlış bir şey yoktu.
"Hemen odaya alalım."Jisung'u hemen yatağa aldılar. Çok yorgun olduğu için bayılması normaldi, bu yüzden kendini toparlaması için güzelce dinlenmesi gerekti.
________________________________
Katil camdan içeri atlayarak kıvırcık doktorun odasına girdi. Doktor oldukça geç çıkıyordu, o yüzden hep odasında olurdu. Karanlıktı hastane. Odanın içinde gözlerini gezdirdi Minho.
Hayır, hiçbir yerde yoktu.
Doktor bu sefer erken mi çıkmıştı?
Odadan dışarı çıkıp koridora ulaştı.
Her yer karanlıktı.
Hastaneyi gezmeye başladı. Sadece doktoru bulmak için değil, merakından da gezmeye başladı.
Bir kat yukarı çıktı yavaş adımlarla. Kimseler yoktu.
Burası çok büyük bir hastaneydi, New York'un en büyük hastanelerinden biriydi. O kadar koridor vardıki kaybolmamak mümkün değil gibiydi.
Gözü bir kapıya çarptı, içeriden biraz ışık geliyordu.
Merakla girdi içeri katil. Gördüğü görüntüyle kaşları çatıldı. Kıvırcık doktor hasta yatağında yatıyordu. Bir şey mi olmuştu?
Çatık kaşlar ve yavaş adımlarla yanına yaklaştı katil. Derin bir uykuda gibi görünüyordu doktor.
Elleri doktorun yüzüne değmemek için büyük savaş veriyordu.
"Ne oldu doktor sana? Neden burada uyuyorsun?"
Cevaplamayacağını bilse bile sormuştu soruyu.
Sonra arkadan bir ses duydu."Bayılmış."
Hemen arkasına döndü katil. Jake bir ona birde yatakta yatan kıvırcık saçlı doktora bakıyordu.
Dışarıdan gelen ve sokağı aydınlatan ışık hastane camından içeri girmiş, yüzlerini aydınlatıyordu."Ne"
Katile doğru ilerledi Jake.
"Fazla yorgunluktan ötürü bayılmış. Hiç uyumayıp çok çalışıyordu."Siyahlara bürünmüş katile bir soru yöneltti sonra.
"Bu arada neyi oluyorsunuz?"
Kaşlarını çattı katil. O kimdiki bunu ona soruyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black blood
Fanfictionöldürülmesi için suikast düzenlenen doktor han jisung ve onu öldürmek için gelen dünyaca aranan seri katil lee minho, suikast gününden sonra hayatlarında yeni bir duyguyu tadacaklardı. |minsung