Sert ve kesin olan adımların çıkarttığı ses ve saatler önce yağmış olan yağmurun ardında bıraktığı su birikintilerinin sesi geniş, tenha sokakta yankılandı. Olmayan korku ile vücudunu sarmış olan sinir beynine hükmederken karşısında gördüğü, bundan dolayı iğrendiği, genç adam arkasındaki duvara yaslanmış onu izliyordu. Artık eskisi gibi sarı olmayan, daha çok kahverengine kaçan saçlarıyla karşısındaki siyaha bürünmüş adamı incelerken aynı onun gibi bir dudağının kıvrılmasını engelleyemedi.
Kendisine gelen adımlar belirli bir uzaklıkta durduğunda sırtını yaslandığı duvardan çekti oğlan. "Bu kadar çabuk mu? Kıskançlığın kafana gerçekten vurmuş olmalı."
Siniri ikiye katlanan katil, cebindeki bıçağı çıkarmamak için büyük bir güç sarf ediyordu, halbuki onu şuracıkta vahşice katledebilirdi, kimsenin ruhu duymazdı. "Zırvalamayı kes. Artık fişini çekme zamanım geldi sanırım ha? Gün geçtikçe yaklaşıyorsun ona çünkü."
Küçük bir kıkırdama çıktı oğlandan. "Ona ne şüphe zaten, ancak bir şey becerebildiğin yok, bunca zamandır öldürmeye çalıştın ve bunu yapacağını hep dile getirdin. Ama nedense hâlâ kalbim atıyor."
Elini yumruk yaptı ve siyah saçlarını karıştırdı adam. Sinir katsayısı artmaya bir son vermezken bir adım daha attı karşısındaki adama.
"İsteseydim öldürürdüm, şu anda ben istediğim için kalbin atıyor."
"Öyledir tabi, ancak şunu unutmamanı isterim ki, katil olduğunu bilen biri olarak kimseye bir şey söylemeyen bendim. Tek bir hareketimle demir parmaklıkların arasında bulurdun kendini."
Büyük bir kahkaha çıktı siyahlının ağzından, ne kadar şaklabanlık yapılacak bir ortam olmasa da katıla katıla güldü bu şakaya."Ne kadar da komikti bu. Bir çok ülke tarafından aranan bir katilim ve bir izime bile rastlanılmadı ama sen tek bir hareketinle beni hapishaneye tıkacaksın ha? Gülünç..."
Artık katilin karşısındaki adam da sinirlenmeye başlamıştı. "Merak etme, sana istediğini vereceğim. Ne seni birine söyleyecek ne de beni bir daha görmene izin vereceğim."
Güldü katil tekrar ve tekrar.
"Nasıl olacakmış o?"
Ardından cebinden bir silah çıkardı oğlan, bunu yaparken gözleri parıldadı resmen. Sanki değerli bir madenmiş gibi baktığı silah elinde güzelce yer edinmişti.
Bu sırada, katil şaşkınlıkla çatmıştı gözlerini, bu adamın neden silah çıkardığını anlamaya çalışıyordu. Yoksa onu mu öldürecekti?
Bu çok zordu.Çünkü katilin katili sadece kendi elleri olabilirdi.
Elleri yavaşça silahı daha da kavrarken, bir adım yaklaştı katil oğlana. "Ne yapacaksın küçük oğlan, oyun mu oynayacağız yoksa?"
Güldü buna yarı sarışın, sonrasında dudaklarından dökülecek kelimeler bir bir sarf edildi.
"Hayat zaten bir oyun katil. Oyuncunu seçer, stratejilerini belirler, ona göre hareket edersin her ikisinde de. Sadece hayat canını yakar. Seni aşık eder, üzer, kalbini acıtır, yeni yaralar açar. Bu zorluklara göğüs germek veya pes etmek, iki seçeneği seçmekte senin elindedir. Göğüs gerersen devam edersin, acıları hissedersin ancak bir ümit doğar içine. Hayatta olduğunu hatırlar ve daha da yüklenir, hırslanırsın. İşte seni yaşatan budur. Ve şimdi, benim hiç bir şeyim kalmadı. Ne sevdiğim çocuk, ne ailem, arkadaşlarım... hiç biri kalmadı. Ve oyunlardaki gibi tekrar oyna seçeneği de yok önümde. Bu yüzden benim seçeneğim pes etmek olacak."Katil bir şey söylemezken uzaklardan gelen polis sesi oğlanın kulaklarına vardığında daha da sıkı kavradı elindeki silahı.
"Sana başarılar dilerim katil. Hapis hayatında. Seni izliyor olacağım."
Katil karşısındaki adamın neden bunları söylediğini anlayamazken Jake elindeki silahı kafasına hizaladı ve gülümseyerek hiç düşünmeden kafasına sıktı.Oğlan hemen yere yığılırken katil şaşkınlıktan öylece kalakalmıştı. Bunu hiç beklemiyordu.
"Jake! Aman tanrım!"
Katilin duymayı sevdiği tek ses kulaklarına dolduğunda ilk kez onun burada olduğuna küfür etti. Doktor koşarak oraya doğru geliyordu. "Sen... Ne yaptın!?"Jake düştüğünde silah, eldivenli elinden düşüp uzağa fırlamıştı. Bu yüzden yanlış anlaşılmaya çok müsait duruyordu. Doktor dolu gözleriyle oğlanın patlamış olan kafasını tutarken karşısındaki katile bakıyordu, o da şok olmuştu.
Katilin diyebileceği tek bir şey vardı."Ben yapmadım."
İşte o an doktorla göz göze geldiklerinde katil bitmişti. Doktorun ona bakan gözlerinde nefret ve hayal kırıklığı o kadar belliydi ki, şu an aynı yerde kanayan kafasıyla yerde yatan oğlan gibi o da ölmek istemişti.Sonrasında olaylar hızlı gelişmişti, o kadar hızlıydı ki, katil neler olduğunu anlamamıştı bile. Zaten önceden de gelmekte olan polis olay yerine ulaşmış, katil tutuklanmış ve polis arabasına bindirilmişti. Doktor ise dolu gözleriyle eski arkadaşının cesedine bakıyor ve sevdiği adamın nasıl böyle bir şey yapabildiğini düşünüyordu. Gerçi o katildi, o gerçekten çok acımasız bir katildi, buna şaşırması absürttü.
Kalbi ağrıyordu doktorun, bir yandan da acıyordu.____________________________
nasılsınızzzzzben bir şey diyeceğim...
bir dahaki bölüm final
biraz ani oldu ama bunu bayadır düşünüyordum
yazmakta çok zorlanmaya başladım ve yeni kurgular aklıma geldikçe bu kitabı yazmaktan sıkılıyorum
çokta uzatmanın anlamı olmadığı için bir dahaki bölüm final olacak
uzun bir bölüm bekliyor bizi
o zamaan öptüm
💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black blood
Fanfictionöldürülmesi için suikast düzenlenen doktor han jisung ve onu öldürmek için gelen dünyaca aranan seri katil lee minho, suikast gününden sonra hayatlarında yeni bir duyguyu tadacaklardı. |minsung