"Gece koşusunu seninle yapacağım." Kablosunu abartılı denilecek bir güçle çektim ve kenara fırlattım. Gece saat üç olmuştu ve uyuyamıyordum.
Daehyun'un sözleri kafamda dönüp durduğundan gözüme uyku girmiyordu.
Bu sürede Atom'un kumandasını kullanmayı öğrenmiş sayılırdım. Her kurcaladığımda yeni bir özelliğini keşfediyordum. Gölge modunu aktifleştirdim ve garajın kapısını açtım. Önce sadece yürüyordum ve o da peşimdeydi. Bir müddet sonra koşmaya başladım. Tüm hareketlerimi hafızasına kazıyordu.
Gündüz en kalabalık olan caddeler şimdi bomboştu. Atom'un hareketlerini yönetirken etrafa zarar vermemesini sağlıyordum. Caddenin sonuna doğru yorulduğumdan durup soluklanmaya çalıştım. Atom tüm hareketlerimi tekrar etmeye devam ediyordu. Derken tam arkamdan bir kapı kapanma ve anahtar sesi geldi.
Hay ben böyle işi.
"Çok güzel. Yakalanacağız iyi mi?" diye fısıldadım. Arkama döndüğümde benden daha kısa biriyle karşılaştım. Sadece şaşkın gözlerle Atom'a bakıyordu. Umarım gecenin bir saatinde dükkanının önünde bir boks robotu olduğu için kızmazdı. Gözleri bir süre sonra beni buldu.
"Charlie bana gecenin bir saatinde robot geleceğini söylememişti."
"Ha?"
"Bay Kenton'un müşterisi misin?"
"Ah," Başımı iki yana salladım. "hayır. Ben sadece koşuya çıkmıştım." Kaşları çatıldı.
"Bir robotla mı?"
"Biliyorum, garip değil mi?" Atom'a doğru bir adım attı.
"Fazlasıyla. Kumandası nerede?"
"Yanıma almadım." Onunla dalga geçiyormuşum gibi bakıyordu. "Gölge fonksiyonu var onu kullanıyorum."
"Cidden mi? Onu ikinci nesil bir antrenman robotu sanmıştım."
"O üçüncü nesil ve dövüşlere çıkacak." Omuz silkti.
"Yavaş başlamanı öneririm. Onun bir antrenman robotu olmadığına emin misin?"
"Eminim."
"Her neyse. Koşarken bir vana patlatmadınız ya?"
"Hiç bakmadım." Dediğim anda kaldırımın kenarına vuran suyu fark ettim. "Kimseye söylemek yok."
"Söz veremem." Yapma ya. "Bu arada yolun yeniden düşerse adım Yang Jungwon."
"Olurda yolum yeniden düşerse adım Jay Park."
Ertesi gün oraya yeniden gitmek zorunda kaldım çünkü Atom'un vanayı patlattığı ayağı çalışmıyordu. Onu kamyonetle götürmek zorundaydım. Şehir otoparkına o koca, yeşil kamyonu almak için yüklü para ödedim ve garajdan Atom'u alıp kamyenete yükledim. Ayağı çalışmadığı sürece kumandanın varlığı işe yaramıyordu. O mavi ve şeffaf ekran her kullanmaya çalıştığımda Atom'un çizelgesinde ayağını göstererek sürekli alarm vermeye devam etti. Yoldayken küfür yağdırarak kaldırımdaki vanayı tamir eden bir kaç işçi gördüm.
Dükkanın tabelasında yazan Tallet's Gym yazısı ilgimi çekmişti. Oldukça eski görünüyordu. İçeri girip etrafı inceledim. Tavanı çok yüksekti sanki inşaat esnasında iki kat olarak planlanmış ama sonradan bütçe yetersizliğinden kat olayı iptal edilmiş gibi. İçerisi yüzlerce robot kolu, bacağı hatta tamamen gövde doluydu. Parça çelikler, çeşit çeşit bilgisayar, motor yağı ve daha fazlası. Toz kaplı kutuları da unutmamak lazımdı.
Benden uzun bir adamın ısı tabancasıyla bir şeye şekil verdiğini görünce "Yang Jungwon burada mı?" diye sordum. Kafasındaki kaskı çıkarmadan "Evlatlığımla ne işin var?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Real Steel [Jaywon]
FanfictionO adamın kendinden emin sesi kulaklarımda yankılanıyordu. "Zeus görür ve tabii ki öldürür." Yine de bunu, henüz Jungwon ve benim geliştirdiğim robotu ringdeyken görmediğinden söylemesi aptallıktı. *Çelik Yumruklar adlı filmden alıntıdır‼️‼️