kalben-çek
"anlıyor musun sakin duramam bu koltukta oturamam, sen yoksan."ekin barlas
çok yorgunum.
"abla annemley geldi mi?" kalemimi test kitabımın arasına yerleştirip miraç'a döndüm. annemlerin tatile gittiğini söylemiştim.
oysa bizi terk etmişlerdi.
klasik bir barlas ailesi.
"hayır canım." dedim. miraç çıplak ayaklarıyla yanıma geldi. "bu ney?" diye sordu. "matematik aşkım." dedim miraç'ı kucağıma alırken. daha yeni 4. yaşına girmişti.
annemle babam onun doğum gününde yoklardı.
annemle babam 2 yıldır yoktu.
"çorapların nerde?" dedim minik ayaklarına dokunurken. soğuktu. miraç dudaklarını büzüp, "çoyaplayım vay!" dedi. gülümsedim. "gel çorap giyelim." dedim.
mart ayına yeni girmiştik.
miraç'ı yatağıma oturttum ve çorap giydirdim. "acıktın mı?" diye sordum. "hayıy." dedi. miraç uyanır uyanmaz yemek yiyemiyordu. aradan en az bir saat geçmesi gerekirdi.
bugün işe gitmem gerekiyordu. miraç'ı karşı komşumuz olan nardane abla'ya bırakacaktım. geçen haftalarda da istanbul'a günübirlik gittiğimde yine nardane abla'ya bırakmıştım.
nardane abla hiç evlenmemişti. bana da o bakmıştı. miraç'a da o bakıyordu. babam her ay nardane abla'ya para gönderiyordu. o da paranın çoğunu bizim için harcıyordu.
"bugün nardane abla'ya gitmen lazım." dedim miraç'a. miraç kaşlarını çatıp "hayıy!" dedi. "nedenmiş o?" dedim. "seninle kalmak istiyoyum abla." dedi. burukça tebessüm ettim.
"benim çalışmam lazım bebeğim." dedim.
babamın gönderdiği paralar eve yetmiyordu. hem de üniversite için para biriktirmem lazımdı.
"ben de geleyim." dedi miraç masumca. "olmaz." dedim. bana kızgınca baktı. yanağından öptüm.
o sırada telefonum çalmaya başladı.
kimin aradığına bakınca minik bir şok geçirmiştim.
feza beni arıyordu.
feza. beni. arıyordu.
"abla açsana." dedi miraç. telefon kapanmak üzereyken açtım.
"alooooo." dedi bir ses. "efendim?" dedim çekingence. karşıdaki kişi güldü ve "ekin ben emre!" dedi. tebessüm ettim. "feza'nın telefonu sende ne arıyor?" dedim.
"emre bırak şu şakayı da ekmek almaya git!" dedi başka bir ses. daha kalın bir sesti.
"ekin'le konuşuyorum!" diye seslendi emre de. "aynen amına koyayım." dedi o kalın ses. emre kahkaha atarak "naber ekin?" dedi. "iyi emre, senden naber?" dedim buzdolabını açarken. "iyi valla. bu mal feza beni zorla markete yollamaya çalışıyor!" dedi sitemle. kahkaha attım.
"emre hadi amına koyayım ya!" dedi başka ses. "dur onur seslendi, EKİN'LE KONUŞUYORUM MEŞGULÜM!" dedi. bu haline gülümsemeden edemedim.
"ee sen napıyorsun?" diye sordu. "hiç öyle." dedim.
çilek reçelini de çıkartmıştım.
"emre sikeceğim oğlum belanı. hadisene." dedi feza olduğunu düşündüğüm ses. bu ilk duyduğum sesle aynıydı. "ekin'imle konuşuyorum fezo. meşgulüm." dedi.
fezo demesine kahkaha attım.
"aha bak gülüyor." dedi emre heyecanla. "aynen amına koyayım, kesin aradın." dedi umursamazca. "bekle ekin. hoparlöre alıyorum, heh konuş!" dedi bana.
ay GERİLDİM.
NE DİYECEKTİM
"selam?" dedim çekingence.
ses yok.
"emre, orda mısın?" dedim. telefonun ucundan haşırtı sesleri geldi. "alo?" dedi feza. sesi çok güzeldi. insana huzur veriyordu.
"feza." dedim. "ekin." dedi.
bir daha adımı söylerse yemin ederim oracıkta ona aşık olacaktım.
"sen her şeyi duydun mu?" diye sordu. gülümseyip, "küfürlerini mi?" dedim. ofladı ve "aptal emre. aramaz sanmıştım!" dedi sitemle. "aman canım, n'olacak. iyi olmuş." dedim heyecanımı bastırmaya çalışırken.
"ilk sesli konuşmamızı hiç böyle düşünmemiştim." dedi.
BİZİ Mİ DÜŞÜNMÜŞTÜ
İMDAT İMDAT
o sırada miraç içeriden seslendi. "miraç çağırıyor, seni sonra ararım!" dedim ve yanlışlıkla feza'nın yüzüne kapattım.
odama gittiğimde miraç kalemlerimle boyama yapıyordu. "acıktım abla." dedi. "hadi bakalım minnoşum, yemek yiyelim." dedim tebessümle.
DİĞER BÖLÜM FEZOŞTAAANNN
22.9.23'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ankara'yla bozuşuruz|texting
Cerita Pendektamamlandı. ekin barlas, aldatılmanın verdiği sinirle eski sevgilisi olan fatih'e sövmeye başlar. iki hafta boyunca her akşam onun iğrenç biri olduğunu söyler. fakat ekin'in fark etmediği bir şey vardır. numaranın son iki hanesini yanlış girmiştir...