14

163 47 12
                                    

İyi Okumalar..

Hyunjin'den

"Sadece seni deli gibi sevdiğimi asla aklından çıkarma güzelliğim." Buruk bir şekilde çıkan sesi tekrardan kulaklarıma dolarken dudaklarımı dişledim. "Hyunjin ben..ben ne yapmak istediğimi bilmiyorum, kafam oldukça karışık." İçimden artık bu belirsizliğin ve ayrılığın bitmesi için Tanrıya dileklerde bulunuyordum.

"Bebeğim, benim seni özlediğim kadar en az seninde beni özlediğini biliyorum." Oluşan sessizliğin ardından devam ettim. "Vücudumun her bir zerresi senin için tutuşuyor." Telefonun karşısındaki bedenin şuan utançtan kıpkırmızı kesildiğini düşünerek sırttım. Alkolün verdiği etki ve karşımdaki boğuk ses düşüncelerimi açığa çıkararak dilimden dökülmesini sağlıyordu.

Gelen aramayla kulaklarımdan çektiğim telefona baktığımda arayanın Changbin olduğunu görmüştüm. Daha yeni konuşmuştuk. Yeni bir haber almış olmalıydı. Önemli birşey olup olmaması beynimi kurcalarken asla kapatmak istemediğim telefonun karşısındaki sarışınıma seslendim. "Felix önemli bi arama var. Sana döneceğim bebeğim tamamı?" Bir tepki beklerken geç olmadan gelmişti. "Hmhmm." Tatlı bir şekilde mırıldanmasıyla gülümsemiştim. Kapattığım telefonun ardından Changbine dönüş yaptım.

"Hyunjin dönebildin sonunda!" Stresle çıkan sesi karşısında iyice meraklanmıştım. "Noldu?" Huzursuz olduğu sesinden net bir şekilde anlaşılıyordu. "Minho Avustralya'da." Duyduğum şeyi beynim idrak edememiş yutkunarak konuşmuştum. "Ne?" Az önce beynimde canlanan seneryoların şuan gerçekliğine karşı stresle önümdeki bardağı tutup kırarcasına sıkmaya başladım.

"Herşeyden haberi var Hyunjin. Zaten planlı gelmiş oraya." Duyduğum şeyler gerçekmiydi. Hayır hayır olamazdı değilmi? "Maskelinin adı Chris. Ve şuan kaçırılan sevgilisinin peşinde. Şuan söyleyeceğim şey daha da kötü. Kaçıran kişi Minho." Bunun bir rüya olması için neler yapmazdım ki. Sıklaşan nefesimi düzene sokmak için bardan çıkıp kendimi dışarıya attım.

"Napacağız?" Sakin olmaya özen göstererek söylediğim kelimeden sonra karşıdan gelecek cevabı bekledim. "Felix'i alıp güvenli bi yere götür, takip edilmediğinden emin ol." Aklıma yatan cümleyle kafamı onaylarcasına sallayıp konuştum. "Minho'nun yerini biliyomusun?" Uzun süren sessizlik karşısında az çok almıştım cevabımı.

"Beni oraya götürün." Aniden çıkan bağırtıyla gerilen bedenim daha çok gerilmişti. "Saçmalama!!" Sabır dilercesine gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım.
"Sözümü bi kerede ikiletme bana konumunu atın, ya giderim yada konuşurum. Bu saatten sonra dibimizdeyken kaçmanın bi anlamı yok."

"Dikkatli ol adamlarımda yanında olacak ozaman tek başına gitmeye kalkma, hatta hiç gitme bana göre ama dinlemiyorsunki!" Önümdeki arabaya hızlı adımlarla ilerleyip bindim. "Şimdi Felix'in evine gidiyorum. Haberleşiriz."

Seri hareketlerle indiğim arabadan kapının önüne kadar gelip açılmasını bekledim. Arabada arayıp geleceğimi haber vermiştim. Bi kaç saniyenin ardından açılan kapıdan içeri girip iç kapıya geldiğimde bana meraklı ve sorgular bakışlarla bakan Felix'i omuzlarından çevirip arkasından girerek kapıyı kapattım.

"Hyunjin noluyo?" Yanında gördüğüm o günkü çocukta salondan gelip yanında durduğunda onunda yüzünde merak ifadesini görmemle nereden başlayacağımı düşündüm. "Felix söyleyeceğim şeye karşı sakin kalmalısın ve bana ayak uydurmalısın."

Daha çok endişelenen gözlerle bakmaya başlarken yutkunarak sözlerimi toparlamaya çalışıp söze girdim.
"Minho burada ve bizim burdan acilen gitmemiz gerekiyor." Telaşla irileşen gözleri, yüzümde gezinip bir neden arıyordu sanki.

Giz~ [Hyunholix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin