(Medyaya Gizem'i ekledim :))
Yüzündeki cüretkar gülümsemeyle göz kırptı. Evet şimdi gerçek bir aptal gibi gözükmüştüm.Kahve makinesinin çıkarttığı sesle odağımız dağılırken o sırtını döndü ve kahveleri koymaya başladı.Kendimi nasıl bu kadar ulaşılabilir göstermiştim aklım almıyordu.Ufacık bir temasında bile aklım yerinden gitmişti.Her zaman mantığıyla hareket eden biri olarak olduğum durumda bunun tam aksini yapmıştım.
"Kahve çekirdeklerini Kolombiya'dan topluyorsunuz sanırım." sesiyle ikimiz de kapıya döndük. Ege gelmişti.Düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım ve derin bir nefes aldım.
"Biz de şimdi geliyorduk." Ebrar elindeki kahveleri tepsiye koyarken Ege'nin gelmesinden çok hoşnut gibi gözükmüyordu. Az önce yüzünde bulunan gülümsemeyi silmişti çünkü. Yine kendi kendime kurduğumu düşünüp Ege'ye gülümsedim. Ebrar'ın hareketlerine anlam veremiyordum.İlk önce Ege'yi beğendiğimi düşünüp ağzımı aramıştı.Sonrasında yaptıkları ise nefesimi kesmişti .Bunu düşünmek için çok uygun bi zaman olmadığı için kafamı dağıtmaya çalıştım.
"Ala çok iyi gidiyoruz bu arada.Herkes 40-50 sayfayı yazdı 3 saat içinde." deyince umut dolu gözlerle Ege'ye baktım.Şimdiden 300 sayfa olmuştu.Bu şekilde gidersek yetişebilir miydi? Belki de olurdu. "Gerçekten yapabilir miyiz sence?" diye sordum gözlerim parlarken.
"Sen böyle bakacaksan ben gerekirse iki elimde aynı anda yazar yetiştiririm." diyip göz kırptı Ege.
" Ben içeri geçiyorum, sohbetiniz biterse halletmemiz gereken daha önemli bi şey var." diyerek göz devirdi Ebrar. İyi de ortada bi sohbet falan yoktu ki.Hem az önce Ege'yle alakalı düşüncelerimi soran o değil miydi? Neden sinirlenmişti?
Onun bana bu şekilde davranması hoşuma gitmediği için masadan atlayıp hızlı adımlarımla ona yetişmeye çalıştım.Masaya geldiğimizde normalde oturduğum yerden kalkıp Ebrar'ın yanındaki sandalyeye bıraktım kendimi.Ben diyagramlarla uğraşırken o yazıları yazıyordu.
"Ala bi bakabilir misin?" dediğinde elimdeki kalemle saçlarımda dağınık bir topuz yapmaya çalışıyordum. Kafamı kaldırdığımda konuşmaya devam etti. "Burada ne yazdığını anlayamadım.Sanırım bir kısmı silinmiş cümleyi kafamda toparlayamıyorum." Dedi.Gösterdiği yere bakmak için eğildim ve anlamaya çalıştım. Cevap vermek için kafamı kaldırdığımda odağının ben olmadığımı fark ettim.Bana değil de eğilince önü açılmış olan atletimden göğüslerime bakıyordu. Bu hareketi karşısında gülümsedim.Benden etkilenmiş miydi?
"Ebrar?" Diyerek kafasını kaldırmasını sağladım. Boğazını temizledi ve "Dinliyorum." diyerek cevap verdi.Mutfakta bana yaşattığı şeyi tabii ki unutmamıştım ve intikamımı alacaktım. Ayağa kalktım.Oturduğu sandalyenin yanında durup masaya doğru eğildim.Kafasının hizasında açıkta kalan boynum ve tam yanında olduğum için daha da belirgin olan göğüslerimle ona oradaki hatayı anlatmaya çalıştım.Ancak beni dinlemediği ve odağının kağıtta olmadığı her halinden belli oluyordu.
"Ala yerine geçer misin?" diye sordu ancak bu bir soru değil emirdi.Tavrı karşısında gülümsememi bastırmam çok zor oldu. "Neden?" diye sordum. Genelde bu kadar cüretkar davranan biri değilimdir ama mutfakta yaşadığım şeyin intikamını almak zorundaydım.Herkes önündeki dosyalarla ilgilendiği için bizi dinlemiyorlardı.Bu sayede rahattım.
"Nedenini öğrendiğinde bu kadar sakin kalacağını sanmıyorum." diyerek burnumdan makas aldı.
İkimiz de kaçak dövüşüyorduk ama bir şekilde dövüşüyorduk. "Sen nasıl istersen." diyip yerime geçerken gülümsüyordu.
Kaç saattir çalıştığımızı hatırlamıyorum ama Gizem'den "Yes be !" diye bir çıkış duyunca hepimiz sıçradık.
"Minik noluyo kızım ya?" sorusunu benden önce Ege sorunca ondaki ilk 100 sayfayı bitirdiğini söyledi. İnancım yavaş yavaş artmıştı.Toplamda 530 sayfayı yazmıştık ve ilk gün olmasına rağmen neredeyse yarısına gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rosa // Ebrar Karakurt
FanfictionTüm dünyanın tanıdığı voleybolcu Ebrar Karakurt ve üniversite öğrencisi Ala... Tesadüfen tanışan bu iki genç kadının hayatlarının bundan önceki dönemi birbirlerinden çok farklı geçti.Ancak bu tanışma ile yolları kesişti.Bakalım hikayenin geri kalanı...