Ceyla başına gelen durumun gerçekliğini hâlâ kavrayamıyordu. Devran, Menekşe ve bu adamlar.. Hepsi onları buraya çekmek için bir oyun muydu, peki ama neden?"Neler oluyor?" diye sordu, sorduğu sorudan korkarcasına. Yalvarırım düşündüğüm şey olmasın Allah'ım, dayanamam buna!
"Keşke bu gün hiç karşılaşmasaydık Ceylacığım, bizim asıl hedefimiz arkandaki kızdı ama sen de araya kaynamış oldun birazcık," dedi Menekşe yüzünü dalga geçercesine buruşturup ona doğru yürürken.
"Yani en azından mezuniyetini görmeni isterdik," diye onun cümlesini tamamladı Devran, kollarını göğsünde birleştirirken.
"Kimsiniz siz?!"
"Biz mi? Hmm şeey Devran benim erkek kardeşim, beni tanıyorsun zaten ama yine söyleyeyim ben de Menekşe hayatım. Senin en yakın arkadaşın!"
"Ne yani bu zamana kadar yaşadığımız her şey bir oyun muydu? Neden buradayız, ne yapacaksınız?!" Bu sorusu üzerine Devran bağladığı kollarını aşağıya sarkıtarak ona doğru yürüdü ve bileğinden tuttu. Kolunu sallayarak ondan kurtulmaya çalışıyordu ama bu imkansız gibi görünüyordu.
"Sana açıklama yapacağımızı nereden çıkardın? Kes sesini ve geç şu tarafa!" diyerek tuttuğu kolunu kendi etrafında çevirerek Menekşe'nin olduğu tarafa hızla savurdu genç kızı.
Adımları Agatha'ya doğru ilerledi ve bir an da kızın saçlarına yapıştı. "İlk hedefim sensin güzelim, ilk seninle başlayacağız, gel bakalım benimle," diyerek kızı saçlarından sürükleye sürükleye binadan içeriye doğru yürüttü. Kıza bu şekilde davranıldığını görmek Ceyla'yı deli ediyordu, her ne kadar sevmese de onu savunması gerektiğini düşündü. Savrularak kapı ağzında durdu ve aniden Devran'ın üzerine atılarak onun elini kızın saçlarından kurtarmaya çalıştı. Buna davrandığı an da yüzüne sert bir ters tokat yedi ve tekrar geriye doğru savruldu.
"Sıranı bekleyeceksin lan!"
Sonrasında değişik bir dilde arkalarında dikilen adamlara seslendi. Onlara söyledikleri şeyi anlamıyordu ama adamlar bunu anlamıştı ve hemen harekete geçmişlerdi. Ceyla'nın iki kolundan yakalayarak onu da binadan içeriye soktular. Bulundukları cafe'nin mutfağından içeriye girdiler ve yürümeye devam ettiler. Ceyla ise gitmemek için direniyor, avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Gündüz vakti olduğu için dışarısı oldukça kalabalıktı, belki birileri çığlıklarını duyar ve ona yardıma gelirlerdi. Sadece ellerinden kurtulup kaçmak istiyordu. Ne Agatha ne de başka biri umrunda bile değildi şu vakitten sonra.
Hızlıca düşünmeye çalışıyordu, ellerinden nasıl kurtulabileceğini düşünüyordu. Korkuyla geçtiği yerlere bakıyor, bir fırsat arıyordu fakat kollarına yapışan bu iki adamın onu bırakmaya veya bir hamle yapmasına izin vermeyecekleri bariz ortadaydı. Yine de fırsat kollamaya devam edecekti. Mutfağın arka kısmında bulunan bir kapıyı açarak zorla içeriye soktular ikisini de. Bir çıkış yolu daha bulmuştu Ceyla. Mutfağın arka kapısı açıktı ve normal çıkıştan daha da yakındı ona. Kesinlikle buradan çıkmayı düşünüyordu. Tabii eğer bir fırsatını bulabilirse!
Açtıkları kapının ardında aşağı kata inen merdivenler vardı. İkisini de zorla aşağıya indirdiler. Upuzun bir koridor karşıladı onları. Koridorun iki yanında otel odalarına benzeyen altı tane kapı vardı, en sonda ise onlardan daha büyükçe demir bir kapı. Kızları o demir kapıya doğru yürütüyorlardı. Aşağı katın her yerine nem ve küf kokusu hakimdi ve nefes almalarını çok fazla etkiliyordu. Koridorun çeşitli yerlerinde küçük kırmızı ışıklar yanıyordu, burası adeta bir fuhuş evini andırıyordu. Umarım sandığım gibi bir yer değildir diye düşünüyordu genç kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
_/GİZLİ SAVAŞÇILAR; Karanlık Yolculuk/_
Science FictionMarcus Kraft, farklı coğrafyaları ve kültürleri tanımayı amaçlayan bir gezgin... Norveç'in Flam adı verilen küçük bir balıkçı kasabasında doğup büyümüş, sonrasında içindeki merak ve yeni yerler keşfetme dürtüsüne engel olamayarak Dünya'yı keşfetme a...