Medya; Ceyla Dawson"Bitti Babacığım, evet bitti! Sonraki hafta gerçekten mezun oluyorum, şaka gibi değil mi? Ben hâlâ buna inanamıyorum da.."
Bu cümlelerden sonra aklına gelen düşünceyle birlikte aniden kaşlarını çatmış ve yüzü de düşünceli bir hâle bürünmüştü.
"Mezuniyetime geleceksin değil mi Baba? " diye sordu, titreyen sesine hâkim olmaya çalışarak.
Bu her genç gibi onun içinde çok önemli bir şeydi. Kaç yaşına gelmiş olursa olsun, ailesinin yanında ve onu büyük bir gururla desteklediğini o da görmek istiyordu. Bu onun bir evlat olarak en doğal hakkıydı.
Telefonun diğer tarafından hâlâ ses gelmeyince tereddütle yutkundu ve sol eli istemsizce bağlı olan at kuyruğuna gitti. Saçından bir tutam ayırarak parmağına doladı, kalbi heyecanla gümbürdemeye çoktan başlamıştı.
"Ceyla, hayatım! Bunun imkansız olduğunu sende biliyorsun. Neredeyse iki günüm havada geçecek ve bu bile benim için büyük bir zaman kaybı olacak. Şurası değil ki çıkıp geleyim, dünyanın bir ucundasın kızım."
"Ama ben gelmeni çok istiyordum. Böyle bir günde yalnız kalmak istemiyorum," dedi, dudaklarını büzerek ağlamamaya çalışırken. Babası bu başarısını görmeliydi, ona sarılarak onunla ne kadar gurur duyduğunu söylemeliydi ona. Telefonun bir ucundan bunları söylemesi genç kız için hiçbir şey ifade etmiyordu, anlamsızdı...
Huysuzlukla mızmız çocuklar gibi omuzlarını silkti, gözleri çoktan yaşlarla dolmuştu. Kısık bir tonda tekrar konuşmaya çalıştı, çünkü boğazının tam ortasında büyük bir yumru vardı ve ne kadar yutkunsa da gitmiyordu.
Gelemeyeceğini bal gibi de biliyordu aslında fakat yine de içindeki çocuğa bunu anlatamıyordu. Küçüklüğünden beri hayal kurmaya bayılıyordu ve bir gün bunların gerçek olacağına da kalpten inanıyordu. Hatta çoğu zaman rüyalarını kontrol edebiliyor, onları isteğine göre şekillendirebiliyordu. Lucid rüya kontrol yeteneğinin olduğunu da bu şekilde anlamıştı.
Daha fazla üstelemek istemedi çünkü gerçek bir anı yaşıyordu, burası rüyalarını kontrol edebildiği bir yer değildi bu yüzden olacaklara müdahale edemiyordu.
"Ceyla?"
"Efendim Baba?"
"Beni anlamış olman gerekiyor, anladın değil mi hayatım?"
Derin bir nefes alarak sessizce geri verdi. "Evet, anladım!" başka ne diyebilirdi ki?
"Kapatmam gerek kızım, tekrar konuşuruz oldu mu? Bol bol fotoğraf istiyorum senden."
"Hı-hı atarım tabii."
"İşte bu harika, seni seviyorum bebeğim. Görüşmek üzere."
"Ben de seni Babacığım."
Telefonu kapatıp masanın üzerine fırlattı ve elleriyle başını tutarak dirseklerini masanın üzerine yerleştirdi.
Ne bekliyordun ki gerizekalı? Allah'ın unuttuğu bir yerdesin, dünyanın bir ucundan sırf sen mezun oluyorsun diye tüm işini gücünü bırakıp iki saat için buraya gelebileceğini mi? Salaksın salak!
'Ama rüyam?' diye düşündü.
Başlatma rüyana Ceyla! Çocuk musun sen? Büyü artık be!
Kendini toparlamaya çalıştı. Babasıyla konuştuğu zamanlar duygularına hakim olamıyor ve çocukça davranabiliyordu ve bu hâli canını sıkmaya başlamıştı. Aslında güçlü ve mücadeleci bir yapısı vardı. Çevresine karşı soğuk ve mesafeli dururdu, bu yüzden kimse kolay kolay ona yaklaşmaya cesaret edemezdi. Ama yine de dış görüntüsü ne kadar sert olursa olsun içi her zaman yumuşaktı ve oldukça da duygusaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
_/GİZLİ SAVAŞÇILAR; Karanlık Yolculuk/_
Fiksi IlmiahMarcus Kraft, farklı coğrafyaları ve kültürleri tanımayı amaçlayan bir gezgin... Norveç'in Flam adı verilen küçük bir balıkçı kasabasında doğup büyümüş, sonrasında içindeki merak ve yeni yerler keşfetme dürtüsüne engel olamayarak Dünya'yı keşfetme a...