Bölüm şarkısı; MagalenhaBrezilya'nın caddeleri ve sokakları, daha şimdiden insanlarla dolup taşmış durumdaydı. Festival bayağı erken başlamıştı buralarda. İnsanlar ellerinde davullar ve çeşit türlü müzik aletleriyle birlikte, dans ederek, asıl festivalin başlayacağı alana doğru dans ederek yürüyorlardı. Kalabalığın başlarında bu gece için hazırlanmış özel dansçılar vardı ve insanları daha da coşturarak ortamdan iyice keyif almalarını sağlıyorlardı. Henüz erken saatler olmasından dolayı her yaştan insanlar vardı sokaklarda. Gençler ve bu büyük şöleni kaçırmamak için gelen yabancı turistler, ayrıca yerli halk ellerinde içkileriyle gülüşerek ve dans ederek birbirlerine ayak uydurmaya çalışıyorlardı.
Binalar, özel süsler, balonlar ve yöresel görsellerle süslenmişti. Marcus, karavanıyla şehir içinde zor ilerliyordu, dehşet bir trafik vardı. En mantıklısı sahil tarafında bir yerlere aracını bırakmak olacaktı. Dağ yolundan yerleşime doğru inerken güzel bir piknik alanı çarpmıştı gözüne. Karavanı buraya park ederim sonrasında da gelir burada uyurum diye düşünmüştü. Aracını park ettikten sonra yan koltuğa bıraktığı yiyecek ve içkilerin alarak dışarıya çıktı ve bulunduğu yerden aşağıdaki duruma baktı.
Müzik ve davul sesleri bulunduğu yere kadar geliyordu ve bunu duyması bile heyecanlanmaya başlamasına yetmişti. Daha erken olduğunu biliyordu. Karavanın arka kısmına girerek elindeki poşetleri tezgâha bıraktı. Biraları ise soğuk kalması amacıyla mini buzdolabına yerleştirdi. Mutfak lavabosunda elini yüzünü yıkadı ve omuzlarına düşen saçlarını bir toka yardımıyla başının üzerine topladı. Birkaç saat uyusam hiç fena olmaz diye düşünüyordu çünkü uzun bir yoldan gelmişti ve sıcak bedenini iyice ezmişti. Sıcağın etkisiyle başında bir ağrı başlayacak gibiydi sanki.
Bir ağrı kesici içerek yatağının olduğu bölüme gelerek baş ucundaki küçük pencereyi araladı ve güneş gelmesin diye perdeleri çekti. Siyah perdeler karavanının içini mükemmel uyku ortamına çevirmişti ve bu durum Marcus'un bayağı hoşuna gitmişti. Kocaman esneyerek üzerindeki tişörtten çabucak kurtuldu ve pikenin altına girdi.
Vücudunu gerinerek iyice esnetti ve yüz üstü yatarak yastığına sarıldı.Güzelce dinlenmeliyim, güç toplamalıyım, gece bayağı uzun sürecek gibi görünüyor.
Yaklaşık üç saat uyumuştu ve uyandığında havanın serinlediğini küçük camından giren hafif rüzgarın yüzüne vurmasından anladı. Sadece saate bakmak için kullandığı telefonunu eline alarak saate baktı, 18.47...
Harekete geçmesi için gayet ideal bir saat gibi görünüyordu. Başındaki hafif ağrı şükürler olsun ki geçmişti, bu daha da keyiflenmesini sağladı. Dışarıdaki müzik sesleri daha da artmıştı. Ne de güzel eğleniyorlardır şimdi diye düşündü kendi kendine. Yatağından üzerindeki pikeyi tekmeleyerek doğruldu. Pike karşı duvara çarpıp yere düşmüştü, umursamadı bile. Yataktan ayaklarını uzatırken, midesindeki gazı dışarıya çıkarttı ve boynunu sağa sola hafifçe çevirerek çıtlattı.
Saçındaki tokayı çözerek saçlarının omuzlarına tekrardan düşmesine izin verdi. Oturduğu yerden kalkarak mutfak kısmına doğru yürüdü. Ayakları çıplak olduğu için sabah zemine yayılan kurumuş fakat yapış yapış duran biranın ayaklarının altına bulandığı hissettiği anda gözlerini kapatarak başını yukarıya kaldırdı.
Hay içine!
Sonrasında buzdolabındaki soğuk sulardan birini alarak yine kafasına dikti. Şişenin dibinde kalan suyu da yapış yapış olan bölgeye döktü. Çıkış kapısının arkasındaki viledayı alarak bu döktüğü suyun sayesinde zemini gelişi güzel temizledi ve vileda sopasını aldığı yere doğru yavaşça fırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
_/GİZLİ SAVAŞÇILAR; Karanlık Yolculuk/_
Science FictionMarcus Kraft, farklı coğrafyaları ve kültürleri tanımayı amaçlayan bir gezgin... Norveç'in Flam adı verilen küçük bir balıkçı kasabasında doğup büyümüş, sonrasında içindeki merak ve yeni yerler keşfetme dürtüsüne engel olamayarak Dünya'yı keşfetme a...