"Baba nereye gidiyorsun?" Babam tam kapıdan çıkacakken sorduğum soruyla bana döndü.
"Şirkete kızım, nereye olacak?"
"Şey ben de bugün seninle gelebilir miyim?" Yapabileceğim en masum yüz ifadesini takındım yüzüme.
"Şirkete mi?" Babamın sesi şaşkın çıkmıştı. Ama boş boş evde oturacağıma babamla şirkete gitmek daha cazip geliyordu bana.
"Evet. Hem sen dememişmiydin ilerde benim yerime sen geçeceksin diye. Başına geçeceğim şirketi görmek isterim."
"Iyi de onun için onunda daha çok uzun bir zaman var. Sen daha liseyi bitirmedin ki daha üniversite de okuyacaksın. "
"Ya biliyorum baba. Ama evde canım çok sıkılıyor. Sadece bugün ben de seninle gelsem olmaz mı? Hem Selim Amca'yı da merak ettim." Babam sonunda pes etti.
"Iyi madem hazırsan hemen çıkalım."
"Evet hazırım. Çıkabiliriz." Telefonumu çantama atıp babamın arkasından evden çıktım.
Babam arabasının anahtarıyla kilidi açtı ve arabaya bindik. Arabada uzayıp giden sessizliğin ardından radyoya uzanıp açtım. Pera'nın eşsiz sesi eşliğinde söylediği 'Sensiz Ben' şarkısı kulaklarımı dodururken başımı cama yaslayıp dışarı bakmaya başladım.
Yaklaşık yarım saat sonra kocaman, dışı camdan, görkemli bir yapının önünde durduk. Kapıda duran güvenlik bizim geldiğimizi gördüğünde yanımıza koşup kapımızı açtı. Ben ise hala şaşkın bakışlarla bir babama bir de o görkemli yapıya bakıyordum.
Kapıdan içeri girdiğimizde herkes ayağa kalktı ve otuzlu yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim sarı saçlı bir kadın hızlı adımlarla yanımıza ulaştı.
"Hoşgeldiniz Ihsan Bey. Dün benden istediğiniz evrakları masanızın üzerine bıraktım. Selim Bey de az önce geldiler." Babam bir yandan kadının dediklerini dinlerken bir yandan da yürüyordu. Yürüyüşünü yavaşlatmadan konuşmaya başladı.
"Tamam saol Esra. Yarım saat sonraki toplantı için her şey hazır mı?"
"Evet her şey hazır. Selim Bey toplantı odasında toplantı için gerekli evrakları inceliyor. Isterseniz siz de oraya geçebilirsiniz." Babam istifini bozmadan yürümeye devam etti. Sonunda asansörün önünde durduğumuzda Esra denen kadın bizim için asansör düğmesine bastı ve yaklaşık yarım dakika sonra asansör geldi. Esra da bizimle birlikte binip 5 rakamının üstüne bastı.
5. katta durduğumuzda yine üçümüz birlikte indik. Sanırım bugün hiç babamla yalnız kalmayacaktık.
Koridorda ilerleyip yanyana olan iki kapıdan üstünde 'IHSAN SARAÇOĞLU' yazan odaya girdik. Diğer kapının üstünde de 'SELIM SANLI' yazıyordu.
Girdiğimiz oda oldukça geniş ve aydınlıktı duvarın bir köşesini boydan boya camlar kaplıyordu ve nefes kesici bir manzaraya sahipti. En köşede babamın masasının önünde ise misafirler için konulmuş koltuklar vardı.
Babam masasının yanına gidip masanın üstünde bulunan dosyaları aldı ve bana döndü.
"Asmin benim şimdi bir toplantıya girmem gerekiyor. Yaklaşık bir saat kadar sürebilir. Istersen otur, istersen şirketi dolaş. Yani sen bilirsin. Eğer çok sıkılırsan güvenliğe söyle seni eve bıraktırsınlar." Babama gülümsedim.
"Tamam babacığım. Sen beni merak etme." Babam yanıma gelerek beni öptükten sonra Esra ile odadan çıktı.
Ayağa kalkıp odayı incelemeye başladım. Babamın masasının üstünde bir kaç ay önce çektirdiğimiz benim, annemin ve babamın bulunduğu bir fotoğraf vardı. Çerçeveyi elime alıp tebessüm ederek bakmaya başladım. Geri yerine koydum ve eşsiz manzaraya hayran hayran bakmaya başladım. O sırada telefonum çalmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASMİN
RomanceNe hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, Asmin. Doğup büyüdüğü şehrine, Mardin'ine veda ediyordu artık. Çok şey yaşamıştı bu şehirde. Onun için de kolay değildi her şeye bir anda veda etmek. Ama ailesi ile birlikte yeni bir hayata yelken açmaya İstanbu...