8. BÖLÜM

172 21 0
                                    

Gözkapaklarım gözlerime tutkalla yapıştırılmış gibi hissediyordum. Başımdaki inanılmaz sızı bundan daha ağırı nasıl olur dedirtiyordu. Bedenim hareket etmiyor, direnişteymiş gibi yapışmıştı yatağa. Dün gece midemde parti yapan kelebekler ölmüş, leş etkisi bırakmış,  mideme yapabilecekleri en büyük kötülüğü yapıyorlardı. Ancak bu şekilde tanımlayabiliyordum şu anki bedensel halimi. Ruh halim ise bambaşka diyarlara yolculuk yapmaya başlamıştı bile. Ruhumu, bedenimden ayrılmış, havada usulca süzülmüş daha sonra da acımasızca yere çakılmış gibi hissediyordum. Ruhum mu bedenim mi daha kötü haldeydi kestiremiyordum. Gözlerimi bir kez daha açmaya yeltendim. Bu sefer komadan çıkmış bir insanın haftalar sonra gözünü açar gibi açabilmiştim gözlerimi. Bir yandan acı çekerken bir yandan da odaya anlamsız bakışlar atıyordum. Ne olmuştu da böyle baygın haldeydim. Üstümden tır geçmiş gibi hissediyorum derler ya işte tam da öyleydi sanırım şuan ki halim. Kafamda dün gecenin görüntüleri yavaş yavaş belirirken utançla zorla açtığım gözlerimi tekrar yumdum.

Ah.. Dün gece.. Tabi ya. Rezilliğin dibine vurduğum dün gece...

Ellerimden destek alarak yatakta doğrulamaya çalıştım. Bu hareketim bile midemi alt üst etmeye yetmişti.  Yatakta oturur pozisyona geldiğimde dün gece içme sebebim aklıma geldi. Arkadaşlarım... Bazı kişilere çok çocuksu veya çok basit bir neden gibi gelebilirdi. Ama öyle değildi işte. Onlar benim ailemdi. Hemen komidinin üzerinde duran telefonumu aldım. Rehberde Seda'nın ismini bulunca adının üstüne tıklayarak ekranın kararmasına izin verdim. Çalıyor ama açmıyordu. Şansımı bir kez daha denedim. Bu sefer sonlara doğru telefonu telaşlı sesiyle açtı.

"Alo Seda?" Telefondan uğultular ve konuşma sesleri geliyordu.

"Asmin şuan müsait değilim. Kapatmam gerek. Çok öptüm." Şaşkınlıkla yüzüme kapattığı telefonuma baktım. Böyle bir şeyi hiç yapmazdı. Ben Istanbul'a taşındıktan sonra daha da duygusallaşmıştık. Kesinlikle böyle bir şey beklemiyordum. Yine de çok kafama takmadım. Belki de gerçekten çok önemli bir işi vardı.

Kapının tıklatılma sesiyle o tarafa baktım. Cevabımı beklemeden içtenlikle gülümseyen annem içeri girmişti bile. Yine de ona kızmadım. Kızamazdım ki zaten. O benim her şeyimdi. Yavaş adımlarla yanıma yaklaşıp dağınık yatağımın kenarına oturdu.

"Demek uyandın. Çok yorgun görünüyorsun. Istersen önce bir duşa gir sonra aşağı gel. Herkes kahvaltısını yaptı ama bu benim sana kendi ellerimle krep yapmamı engelliyemez." Tüm yorgunluğuma rağmen uzanıp anneme sarıldım.

"Teşekkür ederim. Seni çok seviyorum." Sıcak bir ifadeyle yüzüme baktı. Daha sonra uzanarak birbirine girmiş saçlarımı okşadı.

"Ben de seni çok seviyorum bir tanem. Ayrıca dün gece ile ilgili-" Elimi kaldırarak onu susturdum. Bu konu hakkında kesinlikle konuşmak istemiyordum.

"Anne lütfen. Dün gece hakkında bana bir şey sorma. Hem gidip hemen bir duş alsam iyi olacak. Kendimi böyle iyi hissetmiyorum." Her ne kadar tedirgin görünsede anlayışla başını salladı. Daha sonra yanağıma masum bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktı.

***

Telefonumu çıkarıp saate baktım.

13.30

Yaklaşık on dakikadır kapıda durmuş  Rüzgar'ın evden çıkmasını bekliyordum. Rüzgar'ın evde olup olmadığını nerden mi biliyordum? Arabası kapının önündeydi ve arabası olmadan bir yere gitmeyeceğine emindim. Sonunda kapının açılmasıyla sülieti göründü. Beni henüz farketmemişti. Arabasına doğru ilerlerken sonunda gözleri beni buldu. Bakışlarında ufak bir şaşkınlık vardı. Ona doğru bir kaç adım atarak yanına yaklaştım.

ASMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin