@AyeDemirz2 Ters köşe yapmayı sevdiğimi biliyorsun. Galiba sana hiç bahsetmediğim bir hikayeye başlıyoruz :) Umarım severek okursun. En azından tayinin çıkana kadar seni biraz meşgul tutar.
Herkese iyi okumalar. Sağ ayakla girelim yeni hikayeye :) Oy ve yorum bırakmayı unutmayalım. Ben de ona göre yeni bölümü hazırlayayım.
Yazın henüz başlarında olmasına rağmen hava fazlasıyla sıcaktı. Ama tepenin ucuna yerleştirilmiş bankta oturan at kuyruklu kızın terlemesinin sebebi sıcak değildi. Birazdan oraya gelecek çocuğa söyleyeceklerinden dolayı heyecanlıydı ve heyecanı onun daha çok terlemesine sebep oluyordu. Bunun farkına vararak daha çok sıkıldı. Sonra kendisini sakinleştirmek için söyleyeceklerini bir kere daha düşündü. Derin derin nefesler aldı.
Kendi kendine söyleyeceklerini prova ederken konuşmak çok kolaydı. Yola doğru bir defa daha baktı. Beklemeye alışıktı. Çünkü Savaş geç kalmasıyla ünlüydü. Geleceğim diyorsa mutlaka gelirdi. Güvenirdi ona. Bu aralar daha önemli bir iş olmadığına göre gelecekti. Saatine baktı. Yedide demişti ama Savaş'ın hiçbir yere okul dersleri dahil hiçbir yere zamanında gitmediğini biliyordu. Bu sefer zamanında hatta belki biraz erken gelmesini bir mucizeyi ister gibi istemişti. Gerçekleşmeyen beklenti iğne gibi battı içine. Gözlerini kapatıp derin derin nefesler aldı. Ama batma hissi olduğu yerde duruyordu. Doğru mu yapıyordu yoksa yanlış mı? Acaba yanlış anladığı bir şeyler var mıydı? Bir defa daha gözden geçirdi okullar kapandığından beri geçen zamanı.
Hep yan yanaydılar, Savaş sürekli kolunu onun omzuna atardı. Hep öyleydi zaten. Savaş asla temas etmeden duramazdı. Ama en çok ona temas ederdi. Kalabalık bir masada onun yanına oturur, bir şey paylaşılacaksa onunla paylaşırdı. Belki minik şeylerdi bunlar. Belki büyütmemesi gerekiyordu. Elinde değildi. Bir elin uzanıp başkalarının anlamadığı şekilde saçını düzeltmesinde, göz göze gelindiğinde ancak onların anladığı bir dille bakışmalarında bir şeyler olmalıydı. Her şeyi birlikte yapıyorlardı. Üstelik son zamanlarda öylesine sevgililerden de vazgeçmişti. En azından yaz başından beri pek kimseyi görmemişti etrafında. Doğa önce artık büyüdüğü için anlatmıyor diye düşünmüştü. Yani yaşadıkları el ele tutuşmaktan ya da öpüşmekten öteye geçtiği için anlatmıyor sanmıştı. Ama ağzını aramasına rağmen kimseden bahsetmemişti Savaş. Üstelik daha fazla zamanlarını birlikte geçirir olmuşlardı. Doğa'ların evinde, havuzda, otelde hep aynı teklifsiz samimiyet içindeydiler. Hem daha on gün önce gözlerinin içine bakıp sen benim için çok değerlisin demişti. Üstelik eli elinin üzerindeydi. İnsan sadece arkadaş olarak gördüğü birine bu kadar yakın davranmazdı her halde. İçindeki o batma hissini hemen geriye itti. Yanlış bir şey yoktu. Yanlış bir şey varsa... Londra'ya gidecekti zaten o gelene kadar her şey düzelirdi. O Londra'dayken aralarında geçen her şey değişi verirdi. Unutulur giderdi. Kendisi unutacağından emin değildi ama en azından utancını unuturdu.
Doğa düşüncelerine öylesine dalmıştı ki yanına atılan çantayla aniden irkildi. Sonra karşısındaki genç çocuğun yüzüne baktı. Güneşten yanmış, hafifçe uzamış saçları dağınık tutamlar halinde anlına dağılmıştı. Etrafındaki en yakışıklı erkek miydi? Doğa buna objektif bir evet diyemezdi. Ondan daha yakışıklılar vardı ama Doğa için en kıymetlisi olduğunu biliyordu.
"Hayırdır? Derin derin düşüncelere dalmışsın. Ne konuşacağız bakalım Doğa Hanım? İnşallah aşık maşık olmamışsındır. Ben paylaşamam seni."
Yine kolunu omzuna atmış, Doğa'ya yaslanmıştı. Doğa sorduğu soruya cevap vermemişti ama Savaş biliyordu ki Doğa'nın tek seferde asla tek bir sorunu olmazdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Beni Sev
General FictionDoğa, Savaş'ın arkasına dönüp kendisini seyrettiğini bilmiyordu. Başını telefonundan kaldırıp onunla gözgöze geldiğinde bir anlığına korktu. Damağını kaldırdı. "FBI ajanı gibi niye beni izliyorsun?" "Kiminle yazışıyorsun?" Duru müdahale etmesi gere...