Bir Son, Bir Başlangıç, Bir Ayrılık

550 51 314
                                    

Herkese merhaba;

Yeni bölümümüz aşağıda. Uzun bir bölüm oldu. Anlatacak çok şey vardı. Umarım beğenirsiniz. Bu bölü Irvin D. Yalom'a ait olan şu sözlerin ışığında okuyun.

"Ama farz edelim ki bu hiçbir zaman paylaşılmış bir deneyim olmadı. Farz edelim ki iki insan hayli farklı deneyimler yaşadılar. Ve farz edelim ki bunlardan biri, yanlışlıkla kendi deneyiminin öbürününkiyle aynı olduğunu sandı."


Her zaman olduğu gibi oylarınıza ve yorumlarına talibim. Sosyal medyanızdan da paylaşırsanız çok güzel olur. 


Haluk oturduğu rahat koltuğun güzelliğini bir başka zamanda takdir edebilirdi. Ama o gün ve tam o anda karşısında oturan kızlarına bakıyordu. Dimitri'nin sanki kendi evinin mutfağındaymış gibi rahatça onlara getirdiği çayı, üzerinde eşofmanlarının olmasını görmemiş gibi davranmak hiç zor değildi. Çünkü aklının derinliklerinde bambaşka sorular cirit atıyordu. Sorması zor, cevaplarını dinlemesi daha zor sorular.

Kızlar her zaman oldukları gibi görünüyorlardı. Duru her zaman olduğundan biraz daha gergindi. Sinirli, biraz korkmuş görünüyordu. Kavgaya hazır bir hali vardı ki bunu anlamak zor değildi. Ama neden korktuğunu anlamak Haluk için zordu. Doğa ise daha çok meraklı görünüyordu. Kendisini yapmak zorunda kaldığı bir şeylere hazırlıyordu sanki. İkisinin de gözlerine tek tek baktı Haluk. Yüzlerine baktı. Bir zamanlar avucunda kaybolan şimdi güç vermek ister gibi birbirine tutunan ellerine baktı. Sanki o kızlarına kötülük yapacak biriymiş de onlar direnmek için birbirlerine tutunmak zorundaymış gibi omuz omuza vermişlerdi. Göz ucuyla omzunu kapıya yaslamış onlara bakan Dimitri'yi gördü. Oradan ayrılmaya niyeti yoktu. Sevdiği birini incinmekten uzak tutmaya çalışan her erkek gibi öylece duruyordu. Yüzünde taş gibi sert bir ifade vardı. Haluk önüne konan çay bardağına baktı. İnce belli bardakta kendisine, Ayla'ya ve Duru'ya servis yapılmıştı. Oysa Doğa'nın önüne o kova gibi kocaman fincanlardan vardı. Tıpkı kendi evlerinde olduğu gibi Doğa çayını kupadan içiyordu. Haluk Dimitri'ye çevirdi bütün dikkatini.

"Sen burada yaşıyorsun değil mi?"

Dimitri göz ucuyla Doğa'ya baktı. Doğa başını hayır der gibi iki yana salladı. Dimitri cevap vermedi.

"Baba...."

"Belli oluyor burada yaşadığı. Mesela şimdi de sizinle yapacağım konuşmanın kötü olacağını düşünüp burada kalıyor ki bir şey olursa müdahale etsin."

Haluk Dimitri'ye baktı yeniden.

"Sen henüz bu aileden değilsin. O yüzden..."

Dimitri içini çekti. Yeniden Doğa'ya baktı. Kız başını evet der gibi salladı.

"Tamam. Ben diğer tarafa geçiyorum. Karşı daire bana ait."

Haluk yeniden kızlara baktı. Doğa oturduğu yerden kalkıp Dimitri'yi kapıdan geçirdi. Birkaç fısıldaşma duyuldu. Doğa yerine dönüp oturdu. Yine kardeşiyle el ele oturuyorlardı.

"Rusçan ilerlemiş."

Doğa gülümsedi.

"Evet. Artık Dimitri ile Rusça konuşabiliyorum. O da Türkçesini epey ilerletti."

Haluk başını salladı anladım der gibi. Sonra yeniden kızların gözlerine baktı. Güzel kızlardı ikisi de.

"Ben... Ben size bir şey sormak istiyorum... Sizce... Sizce ben kötü bir baba mıyım kızım?"

Sadece Beni SevHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin