8. BÖLÜM: BENİ BIRAKMA

11 4 0
                                    

"sence, görmüyor musun" dedi. Evet biliyordum benden hoşlanıyor ama bilmiyormuş gibi davrandım "neyi görmüyor muşum" yakınıma yaklaştı ve dudağını araladı "senden hoşlanmadığımı görmüyor musun" ağzım açık kaldı ve yüzüm asılmıştı. "Hadi arabaya bin" "gerek yok taksi bulup kendim giderim" "bu saatte taksi bulmak zor" "olsun" "peki sen bilirsin bende teklif var ısrar yok" arabaya binmişti bu herif züppenin teki "size boşuna bay kibirli demiyorum" arkama doğru dönüp ilerlemeye başladım bom boş bir şekilde eve nasıl gidicegimi düşündüm ama bir çözüm bulamıyordum bende kendi evime giderim. yollar karanlığa gömülmüştü arkama bakmıştım belki araz bey gelir diye ama yoktu önüme bakmıştım karşımda sarhoş bir adam bana doğru gelirdi hızlı bir şekilde oradan uzaklaşmaya kalkışmıştım "heyy!" Duymasızlıktan geldim bir adım attım ki elindeki şişeyi yere atmıştı "Heyy duymuyor musun" cesur bir sesle ona döndüm "duyuyorum" "ee neden cevap vermiyorsun" "sizinle konuşmak istemiyorum" bana doğru bir adım attı "yaklaşma" daha çok yaklaşdı geri çekilmek istedim ama çekilmeyecektim omuzlarını dikleştirdim cesur olucaktım bana daha çok yaklaşmıştı elimi yumruk yapıp yüzüne geçirdim yüzünü tuttu "aaa yüzüm" "bana yaklaşma" demiştim cebinden bıçak çıkarmıştı işte şimdi işim bitmişti bir adım geriye gittim "şimdi ne halt yiyeceksin" böyle boş boş duramazdim ayağımı karnına geçirdim geriye doğru düştü "seni sarhoş bana kafa tutaçağına git sen ilk önce ayakta durmayı öğren" alkış sesi geldi ve alkışlayan araz beydi ona doğru söylenmiştim "beni alkışlayacağınıza yardım etseydiniz" "yardımlık bir şey görünmüyor" "öyle mi ya adam bıçağı bana saplasaydı" "ama yapmadı" bu herifin rahatlığı beni öldürecek "ama yapabilirdi" "izin vermezdim" söyleyecek bir şey bulamadım "sen niye kafana göre bir yerlere gitmeye çalışıyorsun" "kafama göre değil" "nereye" "evime" kahkaha patlatmıştı onu ilk defa böyle gülerken görmüştüm"komik olan nedir" "Açelya" "ne" bana dik dik bakıyordu "nee!" "Sen doğuştan mı aptalsın yoksa kendi çabalarınla mı bu hale geldin" "siz!" "Açelya burdan evine yürüme en az bir saat var" "ne " başıma yukardan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissettim "ben boşunamı yürüdüm" başını sallamıştı "cidden" dedim. "Ne yapacağım" "eve gidelim" "peki" hava almak için dolaşıyorduk birbirimize bakmıştım araz bey gülmeye başlamıştı"araz bey!" "Güçlüymüssün" "güçlüyümde yani sizde bir yardım edebilirdiniz çok korktum hem ölebilirdim de" "birşey olmaz" "birşey olmaz mı arkamdan ağlardınız" "hiç de ağlamam" "kesin hem de asistanınız olmaz" "yeni bir asistan bulurum" "araz bey çok kötüsünüz gerçekten ölsem üzülmez misiniz" Araz bey bana bakmıştı bende ona derince iç çekti "düşüncesi bile kötü" dedi. Sonra durduk birbirimize baktık "sana asla bir şey olmasına izin vermem seni ömür boyunca koruyacağım" bu adam bana aşık ya dedim ki "ne de olsa kimse asistansız kalmak istemez" araz beye gözlerimi dikmiştim. "Ne gerçek" "Keşke başıma birşey gelse" "kapat çeneni" "niye yalan mı ne de olsa siz üzülmeyeceksiniz" dibime kadar girmişti kaşlarını çatmıştı öfkeli bakışları vardı "çeneni kapatacakmısın yoksa ben mi kapatayım" "kapatmıyorum siz nasıl kapatacaksınız he söyle..." Eliyle ağzımı kapatmıştı elini tutup çekmeye çalıştım ama çekemedim eliyle çok tutmuş ama canımıda acıtmıyordu. Elini indirmişti "hadi eve gidiyoruz" "ben gelmiyorum" "Açelya" "araz bey" "seni burda bırakarım köpeklerede yem olursun" "benim için Hava hoş hem başımada bir şeyler gelir" araz bey ya sabır çeker gibi bana baktı "peki kal burda" "tamam" beş altı adım attıktan sonra sonra bana yine döndü "son kez soruyorum gelmiyor musun" "hayır" önüne döndü gidicekti ki bana doğru ilerlemeye başladı "noldu beni bırakmadınız mı boşuna gelmeyin çünkü gelmicem" "bundan sonra senin fikirlerini dinlememeye karar verdim" "anlamdım" yanıma geldiğinde beni omuzuna aldı "yine mi" "şimdikten söyleyim boşuna nefesini tüketme çünkü seni dinlemicem" "araz bey" ne kadarda söylesem boşunaydı. On dakika boyunca arabaya doğru yürüdük tabi o yürüdü arabaya binmiştim. Arabayı çalıştırmıştı "omzunuz ağrımadı mı" bana bakmıştı "hayır ama belki akşama aynı şeyi söyleyemeyebilirim." İkimizde gülmüştük araz beyin telefonu çalmıştı arayan ayçaydı. "Efendim ayça"
"Saat akşamın 10'u"
"Öf Ayça anahtarı dışarı koy"
"Hadi iyi geceler"
Araz bey telefonu kapatmıştı "ne olmuş" "hanımefendi yemeğini dışardan söylemiş yemiş bizede dışardan yiyin diyor" gülmüştüm " bu saatte açık bir yer yoktur ki" "bende aynısını söyledim galiba sadece kendisine Müslüman bizede ayırır yada fazla söyler insan biz ne yicez şimdi he acıkmıştımda" "araz bey sizde ne mızmizlandınız ben eve gidince bir şey hazırlarım" "iyi tamam" eve varmıştık ayakkabılarımı çıkardım "ben hemen mutfağa geçeyim" "tamam ben geliyorum" "niye" "niye mi yardım etmek istiyorum" "peki siz bilirsiniz" ikimizde mutfağa geçtik menemen yapıcaktık ilk önce soğanları kesmeye başladım "araz bey dolaptan domates getirir misin" "hemen kaç tane" "üç tane yeter" dolaptan domatesleri getirmişti "al" "araz bey onları yıkayacaksin değil mi?" "He tamam" domatesleri yıkamıştı bende kestiğim soğanları yağa attım. Araz bey bu sefer dolaptan acı biber getirmişti "acı sever misin" "bayılırım" soğanı kavurduktan sonra domatesleri koydum biberleri de koydum sonrada tuzunu ve baharatlarını koydum 15 dakikaya hazırdı menemeni masaya koyup bizde oturmuştuk yanına çayda yapmıştık ekmeği menemene banmıştık araz bey "çok iyi olmuş" "bencede" yemeğimizi bitirip odamıza çıkmıştık yatağıma yatmıştım çok yorucu bir gündü susadığımı fark ettim hemen su içmek için komodinin üzerinde duran sürahiye iliştim ama içinde su yoktu gerçektende yok artık sürahiyi alıp mutfağa indim ve araz beyde ordaydı omuzlarını sıkıyordu galiba omuzları ağrıyordu araz bey arkasına dönüp beni gördü "ne yapıyorsun orada" sürahiyi gösterdim "suyum bitmiş bende su almaya geldim" sürahiyi doldurmuştum "omuzlarınız mı ağrıyor" "yo" "araz bey" "yani biraz" Birlikte odalarımıza çıktık çantamdan ağrı kesici kremi alıp araz beyin kapısına tıkladım araz bey kapıyı açmıştı "Açelya" "içeri girebilir miyim" "tabi" içeri girmiştim ve kremi göstermiştim "şey ağrı kesici kremi getirdim sırtınızı sürmek için" "gerek yoktu" "olsun" "peki" tişörtünü çıkartmıştı. Hemen arkama döndüm "araz bey ne yapıyorsunuz" "ne krem sürücem dedin" "tamam da neden hemen çıkartınız" "sen benimde dalga mı geçiyorsun istersen bi daha giyip yavaş yavaş çıkarayım" önüme döndüm "gerek yok" Yatağa yatmıştı. Bende yatağın kenarına oturmuştum. Kollarımı sıvamıştım kremi elime sıkıp araz beyin omuzlarına sürmüştüm ve masaj yapıyordum biraz daha sıkıp her yere dağıtıyorum "araz bey ben bir şey söylemek istiyorum acaba ben evime mi dönsem he" cevap vermemişti "araz bey" araz beye baktığımda uyumuştu gülmemek için kendimi zor tutmuştum kremin ağzını kapattıktan sonra ellerimi yıkadım üstünü örttukten sonra odadan çıkıp kendi odama gittim yatağa yatmıştım çok yorgundum göz kapaklarım yavaş yavaş kapanmıştı.

BAŞIMIN BELASISIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin