1♧

2.2K 228 137
                                    

Masanın üstünde duran, henüz açılmamış vişne suyumu elime aldım ve arka taraftaki pipeti çıkardım. Pipeti ağzıma götürdüm ve poşetin köpek dişimle zedeleyip nihayetinde yırttım. Pipeti çıkarıp çöpünü attım ve pipeti şişeye takıp meyve suyumdan bir yudum aldım.

Az önce yeni siparişlerim gelmişti. Sabah elime ulaşmış olması gerekirdi fakat kargo şirketinde çıkan bir sorun nedeniyle gecikmişti. O yüzden planlarım değişmişti. Sehun gelip bana yardımcı olacaktı.

Vişne suyumdan son bir yudum alıp çöpe attım ve sabırsızca Sehun'u beklemeye başladım. Bu herif her zaman beni bekletmekten zevk alıyor olmalıydı. Ofisimin kapısı çalınınca derin bir nefes aldım. En azından bugün o kadar da gecikmemişti.

"Sevgilim!" Gözlerimi devirdim ve bıkkınlıkla tekrar gözlerimi ona diktim.

"Şunu yapmaktan vazgeç Sehun. Kısmetimi kapatıyorsun." Hadi ama bu doğruydu. Üstelik kim en yakın arkadaşına böyle seslenir ki?

"Seni aseksüel sanıyordum." Sırıttı ve devam etti. "Yalnızca 2 saat iznim var. Hemen başlayalım dostum."

Yaşadığımız kasaba küçük bir yerdi. Fazla olay olmazdı. Bu yüzden Sehun gayet rahat bir polisti. Hatta ben bile ondan meşgul sayılırdım.

"Pekala. Gidip depodan kolileri getirelim. Daha sonra sen bilgisayara kayıtlarını geç, ben de raflara yerleştireyim. Olur mu?"

Sehun kafasıyla onaylayınca ayağa kalkıp ofisimden çıktım ve tam karşıdaki kapıya ilerledim. Cebimden deponun anahtarını çıkarıp kilide takıp açtım ve içeriye girdim. Elinle duvardaki düğmeyi bulup yukarı kaldırdım.

Tık.

Lamba yanmamıştı. Lanet olsun.

"Elektrikler kesilmiş."

Elektriklerin kesilmesi demek, bilgisayarın açılmaması demekti. Bilgisayarın açılmaması ise kitapların kaydedilmemesi, bu da işimi erteleyeceğim anlamına geliyordu.

"Eh, şanslı günümdeyim. Başkomiser bu hafta yalnızca iki saatlik vermişti." Sırıtan Sehun'a bakıp kaşlarımı çattım. Ortadaki masaya ilerleyip orururken mırıldandım.

"Tam bir pisliksin."

Sehun karşıma oturup kendince tatlı, bana sorarsanız lamaya benzeyen bir şekilde gülümsedi.

"Sevgilim, bu senin beni sevdiğini söyleme yöntemin, değil mi?" Dilimi çıkarıp kusuyormuş gibi yaptım ve kapının açılmasıyla ayağa kalktım. Müşteri gelmişti.

"Jinki hyung! Hoş geldin." Gülümseyip yanına ilerledim. Bildiğim kadarıyla kitaplarla uzaktan yakından alakası olmayan birisi kitapçıya gelmişti. Eh, yardımcı olmalıydım.

"Hoş buldum ufaklık. Biliyorsun, sürekli hastanedeyim ve kitap okumaya hiç fırsatım yok." Gülümseyip devam etti. "Ama Luna kitap okumayı seviyor. Ona bir sürpriz yapıp onu sevindirmek istiyorum. Bu yüzden tavsiyene ihtiyacım var."

Jinki hyung ve Luna, ikisi de doktordu. Henüz evli değildiler ama yakın bir zamanda evleneceklelerini düşünüyordum. Luna sık sık olmasa da en az ayda bir buraya uğrardı. O yüzden kitap zevkini az çok biliyordum.

"Pekala, sana bir kaç kitap tavsiyesi yapabilirim."

Yabancı yazarların kitaplarının olduğu rafa ilerledim ve Luna'nın favorisi olduğunu tahmin ettiğim iki yazarın birer kitabını seçtim.

"Kimberley Freeman'ın Kır Çiçeği Tepesi ve Sarah Jio'nun Son Kamelya?"

Jinki hyung gözlerini iki kitap arasında gezdirdi ve yüzünü buruşturdu.

Wish List // baekyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin