11♧

1K 119 11
                                    

İnsanlar, özellikle bayanlar, sürekli ellerimi, özellikle parmaklarımı, överlerdi. Bu parmakların onlarda olması için her şeyi yapabileceklerini söylerlerdi. Ama ne yazık ki şu an o kadar övüp her işi becerir diye nitelendirdikleri ellerim hiçbir işe yaramıyordu.

Mısır patlatmak ne kadar zor olabilirdi Tanrı aşkına? Ama lanet olası mısırlar beni çileden çıkarmaya kararlı gibiydi. Patlamıyorlardı işte. Sinirle titrek bir nefes bıraktığımda kapıdan içeriye giren Chanyeol'un sesi kulaklarıma ulaştı.

"Hala mısıra mı uğraşıyorsun?"

Ona doğru dönüp sırtımı tezgaha dayadım ve kollarımı bağlayıp başımı umutsuzca salladım.

"Maalesef."

Ocağa doğru yaklaşınca yüzünde yer edinen korkunç ifadeye bakıp iç geçirdim.

"Baek lütfen bana ciddi olmadığını söyle."

"Ne?"

Yüzündeki ifade o kadar anlam barındırıyordu ki hiçbir şey anlayamıyordum. Ağlamakla gülmek arasında kalmış gibiydi.

"Yağ koymadan nasıl patlamalarını bekliyordun?"

Yüzüne bakarsam küçük çaplı bir gülme krizine girmem mümkündü bu yüzden içimden kahkahalar atarken dışıma yansıtmamaya çalıştım. Dudağımı ısırdım ve mırıldandım.

"Sen h-hallet. Ben filmi ayarlarım."

Utancımın da vermiş olduğu pişkinlikle mutfaktan ayrılıp odaya ilerlerken içimden kendime saydırmayı da ihmal etmiyordum. Al işte, çocuğa rezil olmuştum. Hayır bu şimdi Sehun'a falan anlatırsa iyice rezil olurdum.

İç çekip zaten televizyon ekranında hazır olan filme göz attım. Harry Potter ve Ölüm Yadigarları 2.

Önyargılı ve çokbilmiş insanların düşüncesinin aksine Harry Potter çocuklar için yazılmış bir seri falan değildi. Hayır, hangi çocuk kitabı bin sayfadan fazla olabilirdi ki? Üstelik kitapların dili gittikçe ağırlaşıyordu. Her neyse, her halükarda Harry Potter benim favorimdi.

Kulağıma değen zil sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ayaklarımı sürüyerek kapıya ilerledim. Delikten bakmaya zahmet etmeme gerek yoktu çünkü gelen belliydi.

"Poşetleri mutfağa bırak ve gidip yıkan."

Kardeşime emirlerimi ilettikten sonra onu içeriye alıp kapıyı kapattım. Peşinden mutfağa girdim.

"Mısırlar hazır mı?"

Chanyeol başıyla onaylayınca ona mısırları alıp odaya gitmesini söyledim.

Taehyung'un getirdiği cipsleri kaselere boşalttıktan sonra büyükçe bir tepsiye koydum. Eh, bu gece erkek erkeğe olacaktık. Bu yüzden birazcık içmenin zararı olmazdı.

Eğilip tezgahın altındaki dolabın bölmesini açtım ve iki bira şişesini çıkardım. Arka tarafa uzanıp üç minik bardak aldım ve onları da tepsiye koydum.

Elimdeki tepsiyle odaya girdiğimde gördüğüm manzarayla sırıttım. Chanyeol kolunun altına Taehyung'u almıştı ve ikisi de keyifliydi. Eh, Chanyeol'un kardeşimle bu kadar iyi anlaşması hoşuma gidiyordu. Sonuçta kardeşiyle sevgiliydi. İstese düşman falan bile olabilirdi ama ikisi oldukça yakındı.

"Bira mı o?"

Taehyung nefesini tuttuğunda tepsiyi sehpaya bırakıp kafamı salladım.

"Erkek erkeğe içmenin bir zamanı olmaz, ha?"

İkisi de onayladığında çaprazlarındaki koltuğa geçip kuruldum. Taehyung'un fazla içmesine izin yoktu o yüzden bayağı sevinçli gözüküyordu garibim.

Wish List // baekyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin