0.3

6.3K 387 82
                                    

Isınmak için yaptığımız parkurun etrafındaki on turluk koşunun sonuna gelmiş ve daha şimdiden bitmiştik. Ellerimi dizime yaslayıp eğilerek soluklandım.

Doğrulup tişörtümün eteklerine yüzümü sildim. Nefesimi düzenleyip hâlâ kendine gelememiş olan arkadaşlarıma baktım. Dudaklarımı yalayıp güldüm ve önüme döndüm.

Dinlenmemiz için yarım saat ara vermişlerdi.

Çimlere uzanıp kolumu başımın altına aldım. "Sikerim böyle işi, parkuru tamamlasak daha kolay olurdu."

Koğuşun en büyüğü olan Mustafa abi kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Niye on tur da neymiş anasını bile sikerim diyen sen değil miydin?"

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Omuz silktim ve ellerimi bacaklarıma yaslayıp okşadım. "Onu diyen ağzımı siksinler benim." Diğerleri de söylenerek bana katıldı.

Ahmet bana döndü. Sinirle elini kaldırıp omzuma sertçe vurdu. "Lan zaten senin yüzünden koştuk o kadar." Omzumu tutup abartılı bir şekilde yan döndüm.

"Öyle kırılmaz Ahmet daha sert vurucaksın." Ahmet sırıtarak başını salladı. Ayağa kalkıp bana doğru gelmeye başladı. "Olur, onu da yaparım." Ben gerilemeye başlamışken Ercan arkama geçti. Arkadan bana sarıldı ve gülerek Ahmete seslendi.

"Tuttum lan, gel kır şunun kolunu sesi çok çıkmaya başladı." Kollarını sıkılaştırarak hareketlerimi kısıtlandı. Yaklaşan Ahmet'e bakıp ayaklarımı yere vurarak kurtulmaya çalıştım.

En sonunda Ercan'ın boş bir anından faydalanıp hemen ayaklandım. Dibime girmiş bana sırıtarak bakan Ahmet'e biraz uzaklaşıp orta parmağımı gösterdim. "Yarrağımı ye Ahmet!"

Koşmaya başladığında çığlık atıp parkur alanına koştum. Başımı çevirip Ahmet'e bakarken sert bir şeye çarpıp yeri boyladım. Elimi kalçama götürüp okşadım.

"Oy götüm." Başımı kaldırdığımda Barbaros'un çatık kaslarıyla bana baktığını gördüm. Arkamdan gelen Ahmet kollarımın altından tutarak beni kaldırdı. Barbaros'a bakıp başını eğdi. "Kusura bakmayın komutanım şakalaşıyorduk."

Barbaros'un çatık olan kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Sıktığı çenesiyle Ahmet'in üzerine yürüdü. "Siktirmeyin lan şakanızı! Dingonun ahırı mı burası!?"

Ahmet'in önüne geçip yeşillerimi ona çevirdim. "Benim hatam komutanım, Ahmet'e kızmayın."

Sabır dilenir gibi parmaklarını burnuna yerleştirdi ve sertçe sıktı. Diğerleri de yanımıza gelirken kafasıyla parkur alanını işaret etti ve parmağını kaldırıp bize doğrulttu. "Bir daha böyle bir şey görmeyeceğim. Şimdi siktirin gidin."

"Emredersiniz komutanım."

Tıpış tıpış parkur alanının önüne geldik. Bir süre sonra Barbaros ve Hakan komutan geldiğinde bize ne yapacağımızı anlatmışlardı. Parkurun başındaki otuz metrelik koşu alanını tamamlayacak engelleri geçerek tırmanma duvarına ulaşacaktık. Halatların yardımıyla duvara tırmanacak ve geri inerken son iki metre kalınca aşağı atlayacaktık. Sonrasında ise yine koşu alanı vardı. Parkurun sonunda bayrağı ilk alan kazanacaktı.

Kazanan için herhangi bir ödül yoktu sadece komutanların gözüne girmiş olacaktı.

Bu da zaten bir çoğu için bir ödül niteliğindeydi. Komutanları ilah olarak gördükleri için onların gözüne girmek çok büyük bir şey gibi geliyordu bazılarına.

Benim ise umurumda bile değildi. Ama Salih ile iddiaya girmiştim. Kaybeden içeri içki sokacaktı. Bunun için biraz korksamda çok sorun etmiyordum. En fazla askerliğim uzardı.

Geri sayım başlayınca yerimi aldım ve komutanların düdüğüyle koşmaya başladım.

Koşu alanını hızla bitirip engellere ulaştım. Sürünerek çamurlu engeli geçerken önüme geçmiş olan Salih sırıtarak bana bakıyordu.

"Şimdiden teşekkür ederim Çağlar'ım. Afiyetle içeceğim." Kaşlarımı çatıp Salih'e baktım ve tüm gücümü kollarıma verip çamurdan çıkarak ayaklandım. Koşup bir metre yükseklikteki engelden hızla atladım ve Salih'i arkamda bırakıp tırmanma duvarına ulaştım.

Derin bir nefes alıp halatlara sıkıca tutundum. Kendimi yukarı doğru çekerken arkamda kalan Salih'e ve korkusundan daha halatlara dokunamamış olan Ercan'a baktım. "Üzülme Salih! Ben senin gibi değilim belki biraz tadına bakmana izin verebilirim." Salih'in sinirden kızarmış suratına gülerek önüme döndüm.

Duvarın sonuna geldiğimde bacağımı diğer tarafa attım ve yine halatların yardımıyla inmeye başladım. Son birkaç metre kalınca aşağı atladım. Benimle birlikte birkaç kişi daha atlarken Salih inmeye yeni başlamış Ercan ise yarısına bile gelemişti.

Duraksamadan atladığım gibi bayrağa koşacakken ayağıma takılan şeyle tökezleyip yere düştüm. Tam kalktığım sırada Salih'i bayrağı eline almış sallarken gördüm.

Elimi saçlarıma götürüp arasından geçirdim. Gözlerimi yerde gezdirirken neye takıldığımı bulmaya çalışıyordum. Ama herhangi bir şey göremeyince kaşlarımı çatarak Salih'in etrafında oluşan topluluğa doğru ilerledim.

"Kim çelme taktı lan bana!?" Hepsinin bakışları bana dönerken kimseden ses çıkmıyordu.

"Sağır mısınız!? Cevap verin!"

Barbaros kaşlarını çatarak bana baktı.
"Sen önce o sesini bir kıs." Dudaklarımı birbirine bastırıp hızla yanlarına vardım.

"Kısamam komutanım. Yerde hiçbir şey olmamasına rağmen düşmemin nedenini bana açıklamak zorundalar."

Sinirlenmeye başladığını görebiliyordum ama ben de sinirliydim. Dilini dudaklarının üzerinde öldürücü bir yavaşlıkla gezdirdi. Mavilerini benim yeşillerime sabitledi ve sert sesiyle konuştu.

"Kimse sana bir şey açıklamak zorunda değil. Kendi beceriksizliğini birilerinin üzerine yıkmaya çalışma."

Söyledikleri daha da sinirlenmemi sağlarken dişlerimi sıktım. "İçlerinden biri bana çelme taktı!"

Birkaç adımda yanıma geldi ve anlayamadığım bir hızda elini kaldırıp sertçe sol yanağıma indirdi. Yüzüm sağa doğru düşerken yanağımdaki sızıdan çok kalbim acıyordu. "Sana o sesini kıs dedim asker!"

Tane tane bütün kelimelerin üzerine bastırarak konuştu. Attığı tokatı daha hazmedemeden çenemden tutup yüzümü kaldırdı. "Ve ben lafımın ikiletilmesinden hiç hoşlanmam."

Sol gözümden akan yaş odağını kaybetmesine sebep olurken fazla sürmeden kendini toparladı. Parmaklarıyla çenemi sıkıp başımı savururcasına bıraktı ve cüsseli bedeniyle sert adımlar atarak oradan uzaklaştı.

Elimi sol yanağıma götürdüm ve yavaşça dokundum. Bu tokatı ömrüm boyunca unutmayacaktım.

-

Çok ısrar ettiniz (1 kişi) o yüzden atayım dedim ayrıca bu Barbaros iti çok canımı sıkmaya başladı. Tokat nedir abi. Neyse aşağıya haşmetli, yakışıklı ve kudretli Barbaros komutanı (amına koyduğum) bırakıyorum. Bir de hep geç saatte atıyorum çünkü anca vakit bulabiliyorum yazmaya kusuruma bakmayıverin gari.

 Bir de hep geç saatte atıyorum çünkü anca vakit bulabiliyorum yazmaya kusuruma bakmayıverin gari

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şerefsiz falan ama çok yakışıklı bu da he

muhtemel aşk [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin