0.4

6K 361 40
                                    

Hazırladığımız rakı sofrasına gülümseyerek baktım. Ardından rakıyı mini dolaptan çıkarıp bağdaş kurarak yere oturdum. Salih elini omzuma atıp sertçe vurdu.

"Helal lan Yusuf'i."Yüzüme yan bir sırıtış yerleştirip elimi kalbime bastırıp başımı eğdim. "Sen abini ne sanıyorsun oğlum."

Kaşlarını kaldırıp gülerek saçlarımı karıştırdı. "Tamam tamam, cıvıma hemen." Elimdeki rakıyı alıp bardaklara doldurdu.

Çerezlerden alıp ağzıma atarken diğerlerine baktım. Keyiflerine diyecek yoktu. Salih'in doldurduğu bardaklardan birini elime alıp küçük bir yudum alarak geri bıraktım. Dudaklarımı yalayıp arkamdaki yatağa yaslandım.

Ercan önündeki balıktan yerken gözlerini yavaşça hepimizde gezdirdi. Evet balığı bile ayarlanmıştık. "İyi oldu bu he." Ahmet başını sallayarak onayladı.

"İddiaya girdiğiniz için teşekkür edecektim az daha lan." Bana ve Salih'e baktı.

Gülümseyip yavaşça başımı salladım. Bardağımdaki sıvıyı tek seferde ağzıma aldım ve biraz döndürerek yuttum. Bardağı masaya sertçe bıraktım. "Barbaros komutan gelirse siki tutarız."

Salih omuz silkti. Sırıtarak bana baktı.
"Sen benimkini tutacaksan olur." Yüzümü buruşturup iğrenç bir şeye bakıyormuşum gibi Salih'e baktım. "Senin bamyanı niye tutayım lan."

Salih kaşlarını çatıp yerinde doğruldu. Elini kemerine atıp çıkarmaya çalıştı. "Göstereceğim lan sana bamyayı, dur sen." Kahkaha attım ve doğrulup Salih'in elini tuttum. "Dur oğlum lan, tamam bir şey demedim."

Sakince derin bir nefes verip geri oturdu.
"Böyle paşa paşa adam olmayı öğreneceksiniz lan." Kaşlarımı çatıp elimi kaldırdım. Ensesine bir tane geçirdim sertçe. "Adanalıyık Allah'ın adamıyık icabında, almiyim ayağımın altına."

Ahmet elini göğsüne koyup başını eğdi. "Tamam abi, büyüksün abi. En Adanalı sensin abi. tamam tehlikenin içinden geldin, çok tehlikelisin abi." Yerimde dikleştim. Gururla gülümsedim, götüm kalkmıştı. "Ayık olun çizerim Allah'ıma kitabıma." Ercan bize bakıp sessizce güldü.

"Ne salak adamlarsınız lan." Başını iki yana salladı.

Dördüncü bardaklarımıza geçmişken hepimiz çakır keyiftik artık. Ahmet elindeki dolu bardağı tekte içip sertçe masaya bıraktı. "Şöyle sesi yanık olan var mı lan? Yüreğimizi dağlayacak cinsten."
Dudağımı büktüm. Bilmiyorum anlamında omuz silktim. Ercan hevesle yerinde doğruldu hemen.

"Çağlar'ın sesi güzel lan, geçen mırıldanırken duymuştum." Ahmet kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Ulan köpek, madem vardı böyle şeylerin niye söylemiyorsun." Omuz silktim.

"Durduk yere sesim güzel diyemezdim ya." Ağzıma çerez atıp çiğnedim. Ahmet başını salladı. Bardağımdaki rakıyı tazeleyip önüme bıraktı. "E hadi söyle o zaman bir şeyler." Rakıdan birkaç yudum alıp diğerlerine baktım."

"Ne söyleyeyim?" Bir süre düşündüler ardından bulamamış olacaklar ki bana bıraktılar şarkı seçimini. Başımı arkama yaslayıp düşündüm. Ardından doğrulup boğazımı temizledim.

"Gündüzüm, seninle. Gecem, seninle.
Beyhude geçti bu, ömrüm derdinle."

Gözlerimi yere indirdim. Sertçe yutkundum. Derin bir nefes alıp devam ettim.

"Aşkını bir sır gibi, senelerdir sakladım.
Geceleri rüyada, ismini sayıkladım."

Benden başka kimseden ses çıkmazken koskoca depoda sadece benim sesim yankılanıyordu. Ellerim iki yanımda yumruk olurken gözlerimin dolmaması için başımı hafif yukarı kaldırdım.

"Aşkını bir sır gibi, senelerdir sakladım.
Geceleri rüyada, ismini sayıkladım."

Dudaklarımı yalayıp derin nefes aldım.
Gözlerimi diğerlerine çevirdiğimde onların da aynı halde olduğunu görüyordum. Kimi sevdiğinden ayrılıp gelmişti, kimi çocuğundan.

"Sevgilim, saçların, zannetmez, solmaz.
Dünya'da sevenler, bahtiyar olmaz."

Akmasını engelleyemediğim yaşı elimin tersiyle sildim. Sesimi yükseltip devam ettim.

"Aşkını bir sır gibi, senelerdir sakladım.
Geceleri rüyada, ismini sayıkladım."

Diğerlerinin de bana katılmasıyla birlikte sesimiz iyice yükselmişti. Elimi kaldırıp yavaşça sallarken yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

"Aşkını bir sır gibi, senelerdir sakladım.
Geceleri rüyada, ismini sayıkladım."

Sonunu uzatarak şarkıyı sonlandırdım. Ahmet ve Ercan gülerek bana bakarken Salih elini omzuma atıp birkaç kere dostça vurdu.

"Diline, yüreğine sağlık koçum." Başımı eğip gülümsedim. "Eyvallah."

O sırada deponun kapısı sertçe açıldı. Barbaros çatık kaşları ve kalıplı bedeniyle sert adımlar atarak içeri girdi. Hemen ayaklanıp masanın önüne geçtik.
Barbaros büyük adımlarla yanımıza gelip karşıma geçti. Elini yakama atıp sertçe kendine çekti. Yüzüne yaklaşıp kokladı.

"Ne bok yiyordunuz lan burada!?" Yakamı bırakıp bedenimi yana doğru ittirdi. Kurduğumuz rakı masasına ve boş şişelere baktı. Ellerini hırsla saçları arasından geçirip bize dönerek adete gürledi.

"Ne lan bu, ne sanıyorsunuz siz burayı!?"
Sesleri duymuş olacak ki Barbaros'un arkasından Hakan komutan da geldi. Önce masaya sonra kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla bize baktı. Barbaros sakin olmak için deponun içinde oradan oraya gidip gelirken biz başımızı eğmiş sessizce bekliyorduk.

Sakallarını kaşıyıp çatık kaşlarıyla Hakan komutana baktı. "Sen şunları al, kes cezalarını." Ercan, Ahmet ve Salih'i gösterdi. Keskin gözleri bana dönerken öfkeyle parladı.

"Bu itle ben ilgileneceğim."

-

Sakin aslanım, sakin. Off bu ikisini nasıl yakınlaştıracağım ben ya.. Hiç bilmiyorum, halledicez artık napalım.. Şuraya bir Napolyon editi.

Bu da sıfır takipçili ig hesabım bir el atarsınız artık hayrınıza

ig:lionsraven

muhtemel aşk [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin