Her ne kadar hastalığı atlatmış olsam da hâlâ başım ağrıyor, tüm vücudum sızım sızım sızlıyordu ve ne hikmetse haftalardır yapılmayan -gerek görülmeyen- ortak eğitim bugün yapılacaktı.
Çavuşun bağırarak koğuşa girmesiyle zaten uyanık olduğum için uzandığım yataktan kalktım. Uyuşuk hareketlerle üzerimi giyinmeye başladım, o kadar fazlaydı ki giy giy bitmiyordu. En son postallarımı da giyip jilet ve havlu alarak lavaboya ilerledim.
Lavaboları kışlada kalan komutanlarla ortak kullanırdık. Esneyerek kapıyı açıp içeri girdiğimde gördüğüm bedenle duraksadım, onun da gözleri bana değdiğinde umursamamaya çalısarak başımı çevirdim. Şu an onunla uğraşacak ne halim vardı ne de gücüm.
Sessizce işimi halledip gitmeyi planlıyordum. Gözle görülecek kadar olmasa da kesmek zorunda olduğum sakallarıma tıraş köpüğünü sürerek iyice yaydım yüzüme ardından yavaşça kesmeye başladım. Cildim hassas olmasa bu kadar yavaş davranmaz bir an önce kesip buradan giderdim ama jileti azıcık fazla bastırayım tahriş olup kanamaya başlıyordu.
Sakallarımı kesmeyi bitirdiğimde yüzümü yıkayıp havluyla kuruladım ve aynaya yaklaşarak yüzümü inceledim. Barbaros beni kaybettiği için ağlamalıydı, benden daha güzelini asla bulamazdı bir daha. Düşüncelerime gülümserken Barbaros'un yanıma geldiğini fark etmemiştim bile.
Ensemde hissettiğim sıcak nefes ve kalçamdaki baskıyla yutkunup bakışlarımı aynadan gözlerine çıkardım. Çatık kaşlarıyla resmen gözlerimi delmek ister gibi bakıyordu.
Şimdiden pişman olmuştum buraya geldiğim için. O kadar tuvaletin içinden bula bula burayı mı bulmuştum yani?
Rahatsızca yerimde kıpırdanıp lavabo tezgahıyla arasından çıkmaya çalıştığımda kolumdan tutup hızla bedenimi kendine çevirdi ve kollarını iki yanıma yaslayarak alanımı kısıtladı.
Yaptığı ve yapacağı her şey beni ölesiye korkutuyordu artık. Gözlerimi ondan kaçırarak kirlenmeye başlamış olan fayansı izlemeye başladığım sırada konuşmaya başladı.
"İstediğin kadar uzaklaş ya da başkalarıyla takıl..." Dudaklarını kulağıma yaklaştırmış hafifçe sürterek sanki birinin bizi duyma ihtimali varmış gibi fısıldayarak konuşuyordu.
"...Benden kaçamazsın Çağlar, biz bir bütünüz unuttun mu?"
Hızlanan kalp atışlarım ve sıklaşan nefeslerimle başımı kaldırıp gözlerine baktım, yüzündeki küçük tebessümle beni izliyordu.
Tek elini belime atıp birden yüzüme yaklaştı, dudaklarıma dişlerimi acıtacak kadar sert bir öpücük bıraktı. Bir şey söyleme fırsatı vermeden hızlıca geri çekilip kapıyı açarak dışarı çıktı.
Elimi göğsüme götürüp gözlerimi sıkıca kapatarak düşmemek için arkama yaslandım, dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi.
Bunun olmaması gerekiyordu.
Özellikle de onu unutmaya karar verdikten sonra ufacık bir temasta bu hâle gelmemem gerekiyordu.
Acizliğime ağlamak istedim.
Eğitimi siktir edip tam buraya oturarak yorgunluktan ağlayamayacak hâle gelene kadar ağlamak istiyordum. Tek dokunuşuyla hem kalbimi hem bedenimi tamamiyle etkisi altına alıyordu, işte tam olarak bundan nefret ediyordum.
Koridordan gelen seslerle toparlanmak adına silkelenmiş yüzümü tekrar tekrar yıkayarak kendime gelmeye çalışmıştım.
Yüzümü kurulamaya başladığım sırada kapı açıldı. Koğuştakiler ve tanımadığım birkaç kişi daha içeri girerken ben kalabalığa dayanamayarak dışarı attım kendimi, hâlâ az önceki olayın şokunu atabilmiş sayılmazdım.
-
Eğitimin bitmesiyle komutanlar bizi yemekhaneye göndermişlerdi. Kısa süren yemek saatinin ardından yorgun bedenlerimizi dinlendirmek için koğuşlarımıza döndük.
Salih belini tutarak söylenirken kendime engel olamayarak desibelini ayarlayamadığım bir kahkaha attım. Kaşlarını çatarak yüzüme bakması beni daha fazla güldürmekten başka şey yapmıyordu ama o korktuğumu sanıyor olacak ki dişlerini sıkarak üzerime doğru yürümeye başladı.
"Çağlar gülme bak fena yaparım seni."
Yüzünde acı ve sinir karışımı bir ifade vardı ve oldukça komik gözüküyordu. Hepimiz aynı eğitimi almıştık ama o biraz abartıyordu. Şakalaştığımız için ben de onun gibi ayaklandım, yüzümdeki gülümsemeyi silmeden üzerine doğru yürüdüm.
"Napabilirsin Salih? Napabilirsin?"
Masum masum bakmasına dayanamayarak tam ileri atılıp sarılacakken içeri diğer koğuştaki erlerden biri girdi.
"Çağlar, Barbaros komutan seni odasına çağırıyor."
•
Artık şu Barbaros'u bir adam edelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
muhtemel aşk [bxb]
FanfictionÇağlar usta birliği için gittiği askeriyede eski sevgilisinin komutanı olacağını bilemezdi.