Uğursuzluk

92 7 28
                                    

'Yapma, yaklaşma!' diye bağırmaya devam ediyorum. Minho bana doğru yaklaşırken 'Korkma küçük meleğim, güzel bir oyun oynayacağız.' diyor. Çırpınmaya, daha çok çığlık atmaya çalışıyorum. Boğazım yırtılacakmış gibi hissetsem bile hiçliğin ortasında biri duyarsa beni diyerekten çabalamaya devam ediyorum, ölmek istemiyorum. Minho elindeki büyük bıçak ile bana yaklaşmaya devam ederken bıçağı kenara atıp beni kolumdan tutuyor, o anki korku ile cenin pozisyonuna bürünüyorum. Minho yavaşça yanımda eğilip alnıma ufak bir buse bırakıyor. Kollarını bana sarıp işaret parmağına saçlarımı dolayarak sakin bir tonda 'Korkma küçük meleğim, sadece biraz canın yanacak ve canını alacağım.' diyor. Gözlerinin içine dolmuş gözlerimle bakarken 'Minho, basit değil. Ben yaşamak istiyorum, birden bire neden beni öldürmek istiyorsun ki?' dememle beraber hıçkırıklara boğularak ona daha çok sokuldum. Ondan korksam bile o dışında kimsenin yanında güvende değildim, bunu o da çok iyi biliyor. Beni sarmaya devam ederek kısık ve şefkatli bir tonda 'Ağlama meleğim, gözlerinden dökülen her bir damla yaş için onlarca kişi öldürebilirim. Amacım sen öldürmek değil, daha iyi şeylere kavuşturmak.' diyor. Anlam veremiyorum, kafamda kırk ses çığlık atıyor sadece. Anlamış gibi bakıyor ve devam ediyor 'Geçecek meleğim. Bu bedenindeli sızı, beynin, hikayelerin... Hepsi bitecek ve en güzelleri başlayacak. Sadece geçecek.' diyor. Başımı iki yana sallayıp ona daha çok sokuluyorum. Konuşmak, dinlemek ya da başka bir şey yapmak istemiyorum. 



Jisung'un bakış açısı

Çarşaflar buruşmuş ve çokça terlemişim. Gözlerimi ovuşturuyorum ve etrafa bakınıyorum. Az öncekiler bir bir kafama nüksederken bir rüya olduğunu anlıyorum. Üstüm çıplak, yanımdaki Minho da öyle. Bir süre onu izliyorum uyurken. Kusursuz görünüyor. Öpülmekten şişmiş dudakları, şekilli burnu ve beyaz teni. Yapılı bir vücudu var, asla yıkılmayacak bir evmiş gibi. Sessizce sıcaklığına yoğun bir ihtiyaçla sokuluyorum. Bu adamı sevmek bile muazzam hissettiriyor. Kolunu bana sarıyor, uyuyor olsa bile saçıma ufak bir öpücük bırakmayı unutmuyor. Kokusu bile huzur vermeye yetiyor. Huzur vücuduma dolarken gözlerim de birazdoluyor. Yavaşça tebessüm edip dökülmesine izin veriyorum. Aşk olsa da olmasa da ağır yaralıyız. Her bitececek gibi hissettiğimde bu adamla varoluyorum. Üstümüzü örtüp günü selamlamayı reddediyorum.


Günler günleri kovalasa ne yazar, bir kase kemik ve içindeki insanı vareder. Süsler onu derisi ve diğer kemikleri. Kan bular bedenin içini, hisler yaşatır kuruntu bedeni. Ağlar, hep ağlar. İnsanlar gelip gider bıraktıkları etmez bir eder. Tohumlar ekilir Dünya'ya, kitaplar yazılır ağaçlara. Kuşlar uçmaz bulutların arasında, çiçekler açmaz tahta parçalarının arkasında. Ağır demir parçaları insanları korur insanlardan. Onları öldüren de bunlarken. Bir ip ucunda yaşar insan, gözlerinde salkım saçaklar.

Uyuynan her uykudan uyanırlar, yenilen her yemekten kalkarlar. Akan her yaşı öpüp öyle silerler. Aylar kovalar ayları. Spontane davranışlar düzene biner en sonunda. Akan kan dışında, boğar kemikleri damar bağlarıyla. Deri çatlar dışındaki kovuktan. 

Yaşlı herif düşer bu üçlünün arasına. Şeytan, Minho ve Jisung'un arasına. Bir masaldan ırak geçmişte yaşamış, bir varmış ama hep varmış. Ufak taşları, tütsüleri, sözleri ve düşüncüleri. Uğursuzluk abidesi bu yaşlı.

Shame/minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin