fahişenin ölümü

268 24 11
                                    

Jisung'un bakış açısından

Kollarını bedenimden ayırdın ve yataktan kalktın. Kimsesiz biri paçavralarla döşenmiş bir motel odasında hayata tutunmaya çalışıyordu, aynı benim gibi. Banyoya doğru adımladın ve birkaç tıkırtı duydum. Çok geçmeden yanıma geldin ve yere çökerek yatakta yatan ben ile göz teması kurarak 'Hadi gel bakalım banyoyu hazırladım. Hepsi akıp gidecek. Eğer istemezsen seni burada bekleyebilirim.' dedin. Gözlerindeki şefkat ile boğulurken başımı salladım ve yataktan kalktım. Yavaşça banyoya adımladım ve arkama dönüp sana baktım. Yavaşça üstümdeki tişörtü sıyırdım ve soğuk havanın tenime nüfuz etmesine izin verdim. Gözlerimi sıkıca kapayıp derin bir nefes aldım. Altımdakilerden de kurtulup küvete adımladım. Bir adım, iki adım ve üç adım. Üç iri adım ile küvetin başına geldim. Gözlerimi kapattım ve sağ bacağımı kaldırıp ılık suyla temasını hissettim. Ardından sol bacağım. Küvete girince çöktüm ve cenin pozisyonunda oturup gözlerimi yanımdaki bedene çevirdim. Benden izin alırcasına gözlerime baktı. Hafifçe başımı salladığımda üstündekileri sıyırarak vücudunu bana sundu. Beyaz ten ve birkaçını benim bıraktığım kızarıklıklar. Şekilli bir vücudu vardı. Karnında çok büyük sayılmayacak eski bir yara izi. Biraz daha dikkatli bakınca 12 adet dikiş olduğunu anladım. Yanıma adımladın ve karşıma benim gibi oturdun. Göz temasını yitirmemeye özen gösteriyordun. Konuşmak için kelimelere ihtiyacın olmadığını anlamıştım. Bana yaklaştın ve avuç içine biraz su alıp sol omzumdan aşağı döktün. Tenime değen su titrememe sebep olmuştu. Kısık bir sesle arkamı sana dönmemi söyledin. Başımı salladım ve arkamı ona döndüm. Avcuna aldığın suları omuzlarımdan aşağı döküp ıslattın beni. Sakince sırtımı ovuşturdun. Ne olduğundan emin olamadığım sıvıları -ki sanırsam bir takım jellerdi- omzumdan döküp iyice yedirdin. İyi hissettirdiği için gözlerimi kapadım. Eline başlığı alıp suyun ılıklığını ayarlayıp omuzlarımdan aşağı bıraktın . Kafamı hafifçe kendine doğru eğdin ve suyu saçlarımla buluşturdun. Masaj yapar gibi bir süre suyla ovup eline aldığın şampuanı yedirdin. Köpükleri teker teker izledim. Saçlarımı durulayınca beni kendine döndürdün ve bacaklarımı temizlemek için izin istedi. Seni dokunuşların beni incitmiyor ya da korkutmuyordu. Tanrılarının yarattığı cennetin yumuşaklığını sunuyor gibiydin. Tekrardan başımı salladım. Eline aldığın jeli uyluklarıma yedirdin. Çok yavaş ve sakin bir şekilde yapıyordun. Köpükleri temizleyip aynı işlemleri bacaklarıma da yaptın. Gözlerime bakıp 'Akıp gitti.' dedin. Gözlerinin içi gülüyordu. Kendimi durdurma ihtiyacı duymadan güldüm ve dudaklarına varla yok arasında bir öpücük bıraktım. 'Aktı gitti. Sayende. Kalanı senin olsa, olmaz mı?' dedim. Başını onaylarcasına salladın ve kollarını bana sarıp omzuma bir buse kondurdun. Beni ayağa kaldırıp küvetten çıkmama yardımcı oldun. Aldığın havluyu vücuduma sardın ve kendi havlunu da beline doladın. Saçlarımı narince okşayıp özel hissettirdin. 'Gidelim buradan.' dedin. 'Nereye gidersen git, seninle gelmek istiyorum. Gidelim.' dedim. Güldün ve kurulanmaya başladın. 

Shame/minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin