modern hamlet-I

58 6 3
                                    

Benden uzaklaştığın vakit göreceksin ardımda kalan pislikleri ve sevgilim çok merak ediyorum bilecek misin ne kadar iğrenç bir kişilik olabileceğimi? Olduğumu demiyorum, olabileceğimi diyorum. Gelecek zamana yoruyorum onca bilinmezliği çünkü kötü biri olmadığımı biliyorum içten içte. Ucuz alkollerden, ufak haplardan, kirli tütün çarşaflarına doldurduğum otlardan, buruşuk sigaralardan olan harmanımın bir ben olmadığımı sadece aracım olduğunu biliyorum. Arkamda açılan yollar, yonttuğum taşlar, kafamda kilitlenen düşünceler ve ben. Her şey ve ben. Dünya, diğerleri ve ben diye ayrılmıyor bunun farkındayım ancak kendimi ayrı kefeye koyuyorum. Beni tüm insanlık anlayamazmış gibi. Devrik cümlelerle konuşuyor ve yazıyorum anlaşılmam kolaymış da zorlaştırıyormuşum gibi. Tüm bunlara mecburmuşum gibi. Daha dün gibi hatırlıyorum her şeyi, tek farkı zamanın biraz belki de fazla iç içe geçmiş ve çarpık olması. Olayları anlatmakta zorlanmıyor ve doğru bir şekilde aktarabiliyorum ancak zamanlarım nehir gibi karışmasına engel olamıyorum.

-Bu bölüm geçmiş zamanda geçiyor-

Tanrısal Bakış  Açısı

Minjun elindeki kitapta işaretlediği kısımları yeniden okurken yumuşak bir sesle Minho'ya seslendi, "Oğlum, gel buraya!". Minho uğraştığı yapbozu bırakıp babasının yanına usul usul adımladı ve yanına oturup başını babasının omzuna yasladı. "Efendim baba?" dediğinde Minjun nazikçe oğluna sarıldı ve elindeki kitabı ona vererek "Bu kitabı okumanı istiyorum, umarım beğenirsin." dedi. Minho parlayan gözlerle kitaba bakarken oldukça heyecanlıydı, babasının ona bu şekilde verdiği her kitap onda büyük bir hayranlık uyandırıyordu. "Vay, bu sefer Shakespeare demek. Şimdi okumaya başlayabilir miyim?" dediğinde Minjun oğlunun alnına ufak bir öpücük bırakarak "Dilediğin zaman oku." dedi. Minho, babasına yeniden sarılıp hızlıca ayaklandı ve yapbozunu kaldırıp kenara koydu. Hızlı adımlarla odasına çıkarak yatağına uzandı ve kitabını okumaya başladı.

***

Changbin elindeki su şişesini masanın üstüne bırakarak başını sıvazladı ve "Oğlum, her yerim ağrıyor. Nasıl o gün yere kapaklanıp o sokakta uyumuşuz anlayamıyorum. Sen de hiçbir şey olmamış gibi ezberlediğin kitabı yeniden okuyorsun." dediğinde Minho gülerek ensesini tuttu ve kitabı masanın üzerine bırakarak gövdesini esnetti. "Benim de her yerim ağrıyor, ayrıca klasik pişmanlık duygumu çekiyorum. Şu an yapmakta olduğum kitabı okumak değil, babamın işaretlediği satırları okumak. Böylelikle içimdeki huzursuzluğu öldürmeye çalışıyorum." dedi. Changbin, Minho'ya ve masaya bıraktığı kitaba bakarak "Yanlış anlama ama  babana verdiğin bu değeri anlamlandıramıyorum. Ben de annesiz büyüdüm, babamla da aram pek iyi değildi. Biliyoruz olanları, sadece merak ediyorum." dedi. Minho derin bir nefes alıp kibar bir tebessüm sundu ve "Babamla aram iyiydi o kadar, iyi olmasa umursamazdım muhtemelen." dedi. Changbin onaylama mırıltıları çıkarıp oturduğu sandalyede geriye yaslandı. Kafasındaki düşünceler yüzünden son zamanlarda oldukça sessizdi. Ölüm düşüncesi kafasında büyük bir parazitti, dudaklarını aralayıp "Yoongi'yi hatırlıyor musun?" dedi. Minho zihninde ufak bir yolculuğa çıkıp bir süre sonra "Şu bir dönem evinde kaldığımız Chris'in arkadaşını kastediyorsun, değil mi?" dediğinde Changbin onayladı ve "Geçen gün Chris dedi, ölmüş." dedi. Minho yutkunmakta zorlanırken boşluk hissetmişti, onu çok sevdiğinden değildi zaten öyle çok sevmezdi. Onunla kaldıkları süreçte çokça sohbet etmişlerdi ve Yoongi'den çokça şey öğrenmişti. Gece vakti ettikleri bir sohbette Yoongi her zamanki gibi çakırkeyifken Minho'yu kendi gençliğine benzettiğini ve büyüdükçe daha da benzer olacaklarını dillendirmişti. Onun hareketlerini izledikçe sadece fazla benzediklerini düşünmüştü. Changbin'e neden öldüğünü sorduğunda Changbin "Adamın nasıl bir keş olduğunu hatırlarsın, altın vuruşu denemiş..." dediğinde Minho onu tamamlayarak "Ve ölmüş." dedi (Altın vuruş madde bağımlılarının normal düzeyde kullandıklarını nazaran daha çok doz almalarıdır. Altın vuruş çoğu zaman ölümle sonuçlanır ve kimi kişi bunu intihar olarak adlandırır.). Minho son zamanlardaki kullanma arzusunu düşündü, her geçen gün artıyordu bu arzu. Kullandığı vakit de dozu arttırmadan edemiyordu. Ne kullandığı önemsizdi, tek isteği daha sert bir şekilde kafayı bulmaktı. Ölüm düşüncesi onu çoğu zaman korkuturdu ve ölmek istemediğini düşünürdü. Öldürmek pek sevmediği bir şeydi. Henüz gençti ve ölümle pek alakasının olmadığını düşünmüştü. Öldürmüştü. Öldürdükçe ömrü uzar sanmıştı ancak uzamadığı aşikardı. Üvey kardeşini gözlerinin önüne getirdi bir an, ardından ise annesinin gözyaşlarını. İçinde acıma ya da üzülme duygusu yoktu. Tek yaptığı babası ve kendisinin intikamını almaktı. Ona göre bu kısasa kısastı, aynı Hamlet'te olduğu gibi. Sonrasında ölen o kadın ise sadece sinirlerini oynatmıştı o kadar. Cinsellik onda büyük ve dayanılmaz bir arzu değildi, kadınlara karşı da ilgisi öyle aman aman değildi. İşleri bittiğinde parayı verip çıkacakken kadının konuşmaları onu sadece öfkelendirmişti. Bunu yapması hataydı ama hatalar üzerine düşünmek ona göre değildi.

Shame/minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin