öldür

64 6 9
                                    

Tanrısal bakış açısı

O uğursuzluk abidesi yaşlı ile yaşanan son olaylar hem Minho'yu hem de Jisung'u oldukça derinden etkilemiş ve rahatsız etmişti. Kafalarını dağıtmak adına her türlü şeyi denemişlerdi ama en ufak tıkırtıda yeniden tedirgin oluyorlardı. Minho'nun tek varlığı Jisung iken onu kaybetmeyi asla göze alamazdı.

(...)

/Delicesine yalnızlıktan yana reyi

Elleri berrak ve dolu

Arındı soyu kurudu kinlerin sanki

Vuruyordu son bahtsız atılışında

Köpeklere yaslanarak bir avluda

Ve ayaklarının altında

Her kiminse doğranmış saç örgüleri/

.

Ve şimdi adam ey çocuk

Eline bir dudak inziva al göster onlara

Belgele sevişebildiğin aklın

Kuşların o hızlı oluş adına

Çalılardan uçurduğu baharla

Uzaktan kur düşleri ve başla binmeye

Gemiler gibi gelen günlere

.

Ve özenle seçilen söylenen kulaklara

Yeni yeni hecelediğin tattığın

/İyice düşün ilk kez kim duyuyordu ayetleri/

Hatta o ısılı ve tamam edilmiş kelimeler yardımıyla

Nerdesin ne suçun var anlarsın

Gibi dost ettiğin paha gerçek paha

Bilinir ki yolluyor yiyeceklerini senin katına

(...)

-Cahit Zarifoğlu, Korku ve Yakarış-

Öğlen saat on üç suları, Güneş sıcaklığını hissettirmiyor olsa bile gökte. Aynı yozlaşmış aile gibi, bir işe yaramasa bile orada. Huzur vermese bile orada. Minho beyninin parçalandığını hissediyor, artık okutuğu satırlardan bir zerre bile anlamazken konuşurken kelimelerini dahi seçemiyordu. Jisung yeniden yeme içmeden kesildi, boğazındaki elleri hissetmeye devam ediyordu. Minho beyninin içinde kendi kişiliklerinine ait düşünceleri öldürmekten seri katile döndüğünü hissediyordu. Yerinden kalktı ve Jisung'un yanına gitti, kapısını çalıp içeri girdikten sonra "Hazırlan Jisung, bize iyi gelecek bir yere götüreceğim seni." dedi. Jisung onu onaylayıp hazırlanırken Minho da üstüne özensizce olmasna rağmen iyi görünen bir şeyler giydi. Evden çıkmadan tüm girişleri kontrol ettiler, ilk Minho çıkıp etrafı kolaçan etti ve Jisung'un elini tutarak evden çıktı. Kapıyı dilin aldığı kadar kilitledi ve demir kapıyı da kapatıp asma kilidi vurdu. Chevelle arabasını açıp önce Jisung'u bindirdi ve ardından kendisi bindi. Ana yola varmak için ormandan geçen patikaya sürmek zorundaydı. Gençken hep bu yoldan geçerdi ve daima o yaşlı adamı görürdü. Adamın onun arabasını tanıyacağından adı kadar emindi bu yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde orman yolunu bitirmeye çalışıyordu. Yolun kenarındaki silüete kitlenmesini çok uzun sürmedi. Hızlıca Jisung'un dikkatini dağıtmak adına "Meleğim torpido kutusuna bakar mısın? İçinde birkaç bir şey olacaktı." dedi. Jisung onu onaylayıp kutuyu açtı ve oraya ilgilenirken adamın yanından geçtiler. Göz temaslarını asla bozmadılar ve dikiz aynasından bir süre arkasına bakarak adamı izledi. Yoldan çıktıklarında eski bir sahafa doğru sürdü. Vardıklarında Minho gülerek arabayı park etti ve Jisung'un elini tutarak içeri girdi. Burası Mario amcanın sahafıydı. Eşi öleli çok olmuştu bu yüzden kız kardeşi ile yaşıyordu. Ermeni ve Süryani'ydi. Oldukça samimi ve sevimli bir adamdı Mario amca. Babasının eski arkadaşıydı ve ne zaman buraya gelseler Mario amca ona İncil okur ve elmalı şeker verirdi. Kapıyı çalıp el ele içeri girdiler ve gülümseyerek arkası dönük olan Mario amcaya "Mario amca!" diye neşeli bir tonda seslendi. Arkasını dönen hafif toplu ve tomul yanaklı, ak saçlı sevimli adam gülümseyerek yerinden kalktı ve olabildiğince hızlı adımlarla Minho'nun yanına gidip kollarını ona sararak "Minjun'un güzel hediyesi, güzel oğlum gelmiş!" dedi. Minho kollarını adama sardı ve huzurla doldu, güvende hissediyordu. "Çok özledim seni Mario amcam. Nasılsın, iyi misin?" dedi. "İyiyim evladım, iyiyim. Asıl seni sormalı, bu yanındaki güzel oğlan da kim?" dedi. Minho kıkırdayarak Jisung'a döndü, gözlerinin içine bakarak gülümsedi ve "Sevgilim Mario amca, nihayet aşktan yana nasibimi aldım." dedi. Mario amca gülümseyerek Jisung'a içten bir şekilde sarıldı ve "Ne güzelmişsin sen oğlum, Minjun'un güzel oğlunu bularak ne iyi etmişsin. Çocuğumun gözleri ilk defa böyle parlıyor." dedi. Jisung utanarak "Adım Jisung amcacığım, çok teşekkür ederim. Minho'yla birbirimizi bulmamız garip bir rastlantı ancak onunla yaşadığımı anladım..." dedi. Mario amca gülümseyerek Jisung'un saçlarını sevdi. İçeri yavaşça adımladıklarında Mario'nun kardeşi Ani'ye  selam verdiler. Ani ile Jisung hemencecik birbirlerine kaynaşmışlardı ve edebiyat hakkında derin bir sohbete başlamışlardı. Mario, Minho'ua göz kırparak "Sende bir şeyler var, içeri geldiğinden beri hissediyorum. Başında bir bela mı var?" dedi kısık bir sesle, Minho da kısık bir tonda "Büyük bir sorun var amca, bizimkilerden uzak bir yerde konuşsak olur mu?" dedi. Mario onu başıyla onaylarak Ani'ye "Canım, biz Minho ile ufak bir sohbet için terasa çıkacağız haberiniz olsun!" dedi. Ani gülümseyerek onayladı ve Minho'ya el salladı. Minho da ona el salladıktan sonra Mario amcanın peşine düşüp terasa çıktı. Karşılıklı bir sigara yaktıktan sonra Mario amca "Çıkar ağzındaki baklayı." dedi. Mario, Minho'nun hemen hemen her şeyini bilirdi. "Şu yaşlı adam Mario amca, en son üç yıl önce görmüştüm ancak geçen gün bir anda evin kapısında belirdi. Kapıyı açtığımda bağırmaya başlayarak içeri girdi ve ben ne olduğunu anlayana kadar Jisung'un boğazına yapıştı..." diye başlayarak her şeyi anlattı. Mario amca yüzünü ovuşturup "O adam bir garip, eskiden sohbetim olan biriydi. İnsan mı değil mi kestiremiyorum ancak seni, senden öncesini ve senden gelecekleri tanıdığına eminim." dedi ve sözlerine başladı. "Sen daha doğmamışken baban burada çalışıyordu, o adam bir anda buraya geldi ve babanla sohbet etmeye başladı. Oldukça derin bir sohbetti, dedenle eski bir dostluğumuz vardı. Deden de benim gibi Süryani'ydi ve bir manastırda tanışmıştık. Laf lafı açtı samimi olduk, sonradan baban doğdu. Deden çok genç baba oldu, baban da büyüyüp aramıza girdi. Deden ölünce Minjun'u kendime evlat saydım, hep öyleydi zaten. Baban benden dini öğrendi ancak öyle aman aman dindar değildi. Deden o yaşlı herifle tanıştıktan sonra dinimizden uzaklaştı bir şekilde, ona bir meyve vermiş ve onlarca şey söylemiş. Ardından deden ayrı bir kafaya büründü, aklı bir nebze yerindeydi ancak delirecek gibiydi. En sonunda kendini astı. Zaten yaşlı bir adamdı, onu bulduğumda Minjun etkilenmesin diye hızlıca defnettik. Annesi de birkaç ay geçmeden öldü. Minjun benimle kalmaya başladı ve yine o adam geldi. Bir meyve verdiğini söyledi ve saatlerce konuştu. Ardından annen olacak o alçak kadın ile tanıştı ve seni bana hediye etti. Küçüklüğün bazen gözümün önüne geliyor, pek sevimli bir çocuktun. Annen seni terk edince Ani teyzen seninle ilgilenmeye başladı. Bir süre sonra meçhul bir kazada öldü. Sonra sen o adamla tanıştın, elma verdi... Devamı sende evladım, işin garip yanı hepinize aynı şekilde yaklaşıyor olması. Sende farklı bir şeyler olduğunu en başından beri biliyordum ancak o adam tekin değil, elin varırsa öldür ki silinsin bu dünyadan." dedi. Minho girdiği transtan çıkıp Mario amcayı onayladı ve "Nasıl yaparım bilmiyorum, belki de dedemi ve babamı o öldürmüştür ancak gözü bende değil, Jisung'da." dedi. Mario onu onaylayıp "Evladım, senin inancın ortada ve sözde o adam da bu inanca sahip ancak özünde değil. Sen birkaç sapkınlık dışında kendi inancının ehli sayılabilecek birisin ancak şüphesiz ki o adam kendi yolunun bile doğrusunda değil. O adam insan bile değil." dedi.

"Fısıh Bayramı'ndan önceydi. İsa, bu dünyadan ayrılıp Baba'ya gideceği saatin geldiğini biliyordu. Dünyada kendisine ait olanları hep sevmişti; sonuna kadar da sevdi. Akşam yemeği sırasında İblis, Simun İskariot'un oğlu Yahuda'nın yüreğine İsa'ya ihanet etme isteğini koymuştu bile. İsa, Baba'nın her şeyi kendisine teslim ettiğini, kendisinin Tanrı'dan çıkıp geldiğini ve Tanrı'ya döneceğini biliyordu."

[Yuhanna 13:1-3]

"Toplumunuzda veya başka bir toplumumda görmek istemeyeceğiniz dışardakilere ya da size düşman olan dışardakilere davranışınız, sizin kararınızdır. Zarar görüyorsanız, zarar vermekte de tereddüt etmeyin ona. En kolayı maddesel zarardır. Dünya şartları kullanılarak ama bunuyapamazsanız, ibadetimde bana şikayet edin ve benim ismimle lanetleyinonu. Büyü yapın ona. Felaketini isteyin herbiriniz; hatta bir tekiniz bileistemiş olsa bunu.Unutmayın ki, her zaman yanınızda olduğum gibi, beni çağırdığınız vebir dışardakini lanetlediğiniz zaman bütün kudretim yanınızda olur daima. Seçkinlerimin hiçbiri diğeri için lanet isteyemez ve benim seçkinim de bunu hak edemez ama gerekirse, ancak bir rahip veya rahibem şikayet edebilir seçkinimden. En son karar, baş rahibimin veya rahibemindir bir seçkin olanım hakkında; şayet Kahinim yoksa. Yaşıyorsa kahinim şikayetin olduğu tarihte, o zaman son karar ona aittir seçkinim hakkında."

[Ayetler Kitabı 3:82-85]

Shame/minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin