Cumhuriyet'imizin 100 Yılı kutlu olsun. Hepinizin bayramını kutluyorum.
Amcası Alparslan, yengesi Asya, kardeş bildiği kuzeni Denizhan Asil'in cenazesinde dahi gelmemişti mezarlığa. Bugün tam sekizi yıl olmuştu onlar öleli ve o mezarlarına ilk defa geliyordu.
Mezarların ayak ucuna oturdu. Gözleri en sondaki Rona Asi'nin mezar taşına takıldı. En son kırılmamış mıydı ? Aklına gelen kişiyle dişlerini sıktı.
"Asaf ağa ! "
İlk fırsatta yerle bir edecekti bu mezarı!
Avuç içini hafif nemli toprağa vurdu. Parmaklarını kapatarak, toprağı hapsetti avucunda.
Amcasının mezar taşına kaydı bu sefer bakışları. Üst üste yutkundu.
Yumruk olan elini ardı ardına mermere vurdu. Toprağa vurursa canını acıtmazdı ama mermer acıtırdı.
"Bugün tam on sekiz yıl oldu. Ben tam on sekiz yıldır Güneş'ime isim verdiğim için ,beni Amerika'ya gönderdiğinizi düşünüyordum." Bakışlarını kaçırdı.
"Meğerse gerçek çok farklıymış. Ve siz de bu gerçeği bildiğiniz için beni gönderdiniz."
Yıllar önce yalancı bir gerçek ayna görevi görmüş , herkesin inandığı çok farklı bir gerçek yansıtmıştı.
"Neden söylemediniz ? Neden ha ? Neden !?
Rona'nın kaderim olduğumu söylemediniz !? Bunu bildiğiniz için gönderdiniz beni !"Eli kanamaya başlamıştı ama o farkında bile değildi.
"Eğer Diyarbakır'da kalsaydım." Üst dudağını yaladı.
"Ağabey , kardeş gibi büyürdük . Siz buna izin vermediniz !"
Kanayan elini toprağa vurdu bu sefer.
"Lanet olsun size ! Aramızda on altı yaş var ! Şimdi ne olacak!? Ben otuz dört yaşında adamım ! O daha on sekizine bugün girdi ! Ben nasıl o gözle bakacağım ona !"
Ondan bağımsız bir şekilde akan göz yaşlarını çamurlu eliyle sildi. Sağ gözünün altı çamur lekesi olmuştu.
"Ne seni , ne Asaf ağayı affetmeyeceğim Alparslan Sancaktar! Andım olsun ki !"
Azer Sancaktar çok büyük konuşuyordu, gün gelecek bu söylediklerini hiçe sayacaktı.
Omzuna konan elle irkildi.
Arkasını dönünce parıl parlayan mavilerle karşı karşıya geldi.
En yakın arkadaşı, sırdaşı, can dostu
Yuşa Kayıbey'den ! Başkası Değildi.&&&&&&&&&
Azer ve Yuşa, Diyarbakır Surlarının içinde bulunan cafelerden herhangi birine oturmuş söyledikleri dibek kahvelerin gelmesini bekliyorlardı.
"Neden gittin ?"
Yuşa Kayıbey zeki adamdı, tahmin ediyordu neden gittiğini. Ama bunu Azer'in ağzından duymak istiyordu.
Azer irislerini yerden çekerek iki mavinin çarpışmasını sağladı. Dudakları sanki birbirine mühürlenmiş gibi bıçak açmadı.
Garson yanlarına gelerek önlerinde ki küçük masaya kahvelerini bırakarak gitti.
"Benim sessizliğim sana mı geçti Azer ağa ?"
Azer yine susmayı tercih etmişdi. Fincanı eline alarak kahvenin kokusunu içine çekti. Bir yudum alarak tabağına bıraktı.
"Azer, akşama kadar sessizlik oyunumu oynayacaksın."
Yuşa ağanın gözlerinin içine baktı.
"Sevda ateşine düştüm!"
Tahimini doğru çıkmıştı Yuşa Kayıbey'in.
Herkese Merhaba uzun bir süre bölüm atamadım hepinizden çok özür dilerim. Yeni işe başladım ve daha önce hiç çalışmadım.
Sabahın 8 evden çıkıyorum akşam sekizde eve geliyorum. Haliyle bu tempoya alışmaya çalışıyorum. Sizi daha fazla bekletmemek için atıyorum. Bölümün kısalığı için çok özür dilerim. En kısa da sürede eski düzene uzun bölümlere dönecez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN YERİ +18
Ficção AdolescenteAzer: Ben Azer Sancaktar kuzenine isim veren adamım Rona Asi ismi ismini verdim gözlerini ilk gördüğümde ışık ve aydınlık saçıyordu bir o kadar da asi ve hırçın bakıyordu o günden sonra benim güneşim olmuştu. Kuzenime isim verdiğim için topraklarınd...