24. Bölüm

662 91 62
                                    

24. Bölüm= Özlem

~Belki de o hemen geçmesini istediğin günleri gün gelicek çok özleyeceksin.~

Geç gelen bir haykırışla bir başına kalmıştı genç adam. Defalarca dudaklarından o kelimeyi mırıldadı.

"Gitme, gitme, gitme!.."

Gitmişti karısı ve artık pişmanlık için çok geçti. Acı ile özlem karışmış sessiz sessiz haykırışlar yerini almıştı. Kendini o ıslak gözleriyle odaya bakar hâlde buldu. Ah sevdiğinin uyuduğu koltuk. Koltuğa doğru ilerledi ve titreyen eleriyle defalarca okşadı. Artık her sabah uyandığında karısını bu koltukta görmeyecek miydi? Her sabah erkenden uyanıp karısını uzun uzun seyredemeyecek miydi? Düşüncesi bile böylesine kötüyken nasıl yaşardı? Ona böylesine alışmışken onsuzluğa nasıl alışırdı?

Kapının tıklanmasıyla düşüncelerini yarıda kesip, ayaklanarak direkt banyoya girdi. Gelen kişinin göz yaşlarını görmesini istemiyordu. Gelen kişi Bora idi.

Bora abisinin Ceylin'i sevdiğini anlamıştı. Abisinin bu kısa sürede gülücükler saçmasını aşka bağlıyordu. Ki zaten dün akşamki yemekte Ceylin'e bakışı her şeyi açık etmişti. Abisi aşk dolu bakmıştı yengesine. Abisini bu zor durumda yalnız bırakmak istemiyordu.

"Abi girebilir miyim? Bak giriyorum. Sonra kapıyı tıklamadı deme. Girdim." Derken içer girmiş ama abisini bulamamıştı. Işığı yanan banyo kapısına baktı. Abisi banyodaydı. Bir süre ayakta dikilmiş vaziyette odaya göz gezdirerek çıkmasını bekledi ama abisi çıkmadı.

"Çıkacağı yok" diye kendi kendine konuşup, çıkmak üzereyken banyonun kapısının açıldığını görünce tüm odağını oraya verdi. Abisi derbeder hâlde başını olumsuzca her iki yana sallaya sallaya yürüyordu.

"Gitti! Beni bırakıp gitti."

Abisinin bu hâline fena hâlde üzülmüştü. O abisini çaresiz hâlde görmezdi. Abisi en çaresiz anlarında bile güçlü durmaya çalışır, duygularını belli etmemeye çalışırdı.

Ama şimdi her şey o kadar belliydi ki. Abisinin duyguları öylesine hüzün doluydu ki.

"Her şey iyi olucak emin ol her şey çok daha iyi olacak" Dediğinde abisine sıkı sıkı sarılmıştı.

Ceylin yol boyu yaşadığı şeyleri anımsamıştı. Bir hüzün bulutu kaplamıştı bedenini. Bu hüzün bulutu bir türlü onu yalnız bırakmıyordu. O yalıda geçen her anını hatırladı. Ne kötü günler yaşamışım diye geçirdi içinden ama sonra kocasıyla yaşadığı anıları hatırladı. Laf dalaşlarını, korkularını, mutluluğunu, hüznü, şen kahkaha anılarını hepsini hatırlamıştı. O an değilde şu an gözüne çok güzel görünmüştü en kötü günleri bile. Yavaş yavaş giden aracın durduğunu fark edince başını kaldırıp camdan dışarı baktı. Evine varmıştı.

Yine dönmüştü evine. Hani derlerdi ya tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanı diye genç kız o atasözünü anımsamıştı. Bu atasözünü kendi için değilde kardeşi için uygun görmüştü. Sahi tüm bunların olmasına sebep olan kardeşi onu gördüğüne sevinir miydi?

"Hadi in kızım." Babası araçtan inip aracın kapısını açıkta bırakıp büyük bir şevkatle elini uzatmıştı. Uzatılan ele baktı. Keşke daha önceden uzatılan el olsaydı diye düşündü. Babası önceden elini böylesine uzatsaydı, inansaydı belki de bu yaşadıklarının hiçbirini yaşamayacaktı. Hiçbiri mi? Mirza'yı da mı? Kadın yine dillema da kaldı.

Babasının elini tutup indiğinde siyah lüks araç oradan uzaklaşmıştı. Kapıya doğru yürürken yanlarından Nafize teyze geçmişti.

"Ooo kuzum sen nerelerdeydin, çok özledik seni." Nafize teyze dahil tüm yaşlılara iyliği dokunmuştu Ceylin'in. Sadece yaşlı değil çoluk çocuk yediden yetmişe tüm ihtiyaç sahiblerine yardım ederdi. Kazandığı paranın yarısını dağıtırdı. Hayvanları da tabii unutmazdı. Tüm mahalle sever, sayardı onu.

SON ÇARE                                                           (Tamamlandı√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin