20. Bölüm

643 97 27
                                    

20. Bölüm =Kabullenme

Ceylin kahkaha atmayı bırakmıştı. Öylece durup, kayananasının havada olan eline bakıyordu. Hele bi o el tekrar suratına değsin işte o zaman korkmalıydı Ceylin Beysoy dan.

"Eğer elini indirmezsen beni unut anne."

Annesi elini indirmeden öfke dolu bakışlarla oğluna bakıyordu. Bakarken koca bir hayel kırıklığı içindeydi. Bu tanıdığı oğlu olmamalıydı. Elini indirdi. Elini indirirken yumruk yapıp sıkarak çıkmıştı odadan.

Odada tekrar yalnız kalan ikili arasında sessizlik vardı. Ceylin yine heyecan yapmıştı. Bedenini Ferda Hanım'ın çıktığı kapıya çevirmiş, kocasına çevirmeye cesaret edemiyordu. Kocası ise onu önemsemeyen karısının ardından bakıyordu. İnsan bir sorardı.

Ceylin ise kalbinin bu denli atışına anlam veremiyordu. Arkasını dönmek
istiyor ama dönemiyordu. Göz göze geldiği an kalbi öylesine hızlı atıyordu ki doğru düzgün konuşamıyordu. Doğrusu göz göze gelmekten korkuyordu. Bedenini kocasına dönüp, gözlerini tavanda gezdirerek sordu.

"Var mı bir isteğin? Ha benimki de soru açsındır tabii sen. Hemen gidip yiyecek şeyler getireyim."

Ceylin kapıya doğru hızla ilerlerken kocasının "dur" demesiyle olduğu yerde durdu. Ellerini ovuşturarak bedenini kocasına çevirdi. Yine konuşurken gözlerini tavanda gezdiriyordu.

"Bir şey mi isteyeceksin?"

"Yalnız ben orda değilim."

Bu sözler üzerine kocasının gözlerine baktı. Başarmıştı kocasının gözlerine bakabiliyordu. Sandığı kadar da zor değilmiş. Şu an kalbini hiç yoklamıyor, yalnızca bakıyordu. Hemde taa göz bebeklerinin içine kadar bakıyordu. Her bakışında ayrı bir heyecan yaşıyordu. Her bakışında kalbi ayrı ritimde atıyordu. Bu aşk değilde neydi?

Genç adam ona derinden bakan karısı karşısında ayaklanarak ona doğru ilerlemeye başladı. Eli yarasında, gözleri ise o bakmaya kıyamadığı karısının güzel gözlerindeydi.

"İnsan sevmediği bir insan olsa dahi onun kötülüğünü istememeli. Hatırlıyor musun cümleyi sen kurmuştun?"

Evet hatırlıyordu Ceylin. Mirza Sarp ile kavga ettiğinde ağzına kötü sözler aldığında bu cümleyi kurmuş, genç adamı sakinleştirmişti. Çok iyi hatırlıyordu hatırlamasına da şu an ne alakaydı.

Ne alaka dercesine bakıyordu kocasına. Sahi ne alakaydı?

Kalbi acıyla delik deşik olan Mirza için çok alakaydı. Karısının nefesini nefesinde hissedene kadar yaklaştı. En sonunda kafasını hafiften eğerek konuştu.

"Sen beni hiç mi önemsemedin? Ölürüm diye hiç mi korkmadın?"

Genç adam ağlamaklı gözleriyle adeta kavga ediyordu. O göz yaşları şu an akmamalıydı. Burnunu çekip acıyla tekrar konuştu.

"Sen beni hiç mi sevmedin?"

Bu sözlerden uzaktı Ceylin. Önemsemiş, korkmuş hatta gerçekten sevmişti. Bazı sözler vardır çok kolay söylenir ve bazı sözler vardır hiç ama hiç kolay söylenmez. Genç kadın kolaylıkla 'sevmiyorum' diyebilmişti ama şu an 'seviyorum' diyemiyordu. Henüz aklı bunu onaylamamışken kalbine uyup 'seni seviyorum' diyemezdi.

Bir cevap bekliyordu genç adam. Yada bir tepki. Karşısında duran karısı tepkisiz duruyordu. Konuş dercesine ateş ediyordu adamın gözleri ama kadın hâlâ konuşmuyordu.

SON ÇARE                                                           (Tamamlandı√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin