Sabah uyandığımda sinir bozucu alarmı kapattım. Yatakta biraz daha kaldım. Sonra ise ayağa kalktım ve yüzümü yıkamaya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra odama gidip üstümü giyindim.
Kahvaltı yapmadan dişlerimi fırçaladım. Çantamı hazırladım ve evden çıktım. Yavaşça sokakta yürüyordum. Sokak açıkçası biraz korkunçtu. Sessiz, sakindi. Resmen sokakta ölüm sessizliği vardı. Yavaş yavaş ilerlemeye devam ediyordum. Normalde okula özel arabamızla gidiyordum ama Yuu ile sevgili olduktan sonra yürüyerek ve haberleşerek gitmeye karar verdik. Ve de bu sokaktan gitmiyordum okula, ana yoldan yürüyordum. Ama bu sefer farklı bir yol deneyeyim dedim. Sokak kapkaranlıktı. Güneş ışığı çok almıyordu.
Biraz garip hissetmeye başladım. Bu sessizlik çok garipti. Sanki sokakta kimse yaşamıyordu. Artık tedirgin olmaya başlamıştım. Olduğum yerde durdum ve yavaşça arkamı döndüm. Tanımadığım birisi peşimden geliyordu.
Onu gördüğümü farketti. Üzerime doğru koşmaya başladı. Ben ise kaçmaya başladım. Ara sıra arkama bakıyordum. Elinde bir çakı vardı. Elindeki çakıyı gördükten sonra daha hızlı koşmaya başladım. Fakat adam benden çok daha hızlı koşuyordu. Sokağın sonuna geldiğimde başka bir yol olmadığını gördüm. Hızlıca arkama baktım. Adam daha çok yaklaşmıştı. Sırıtarak üzerime geliyordu. Giydiği hırkanın kapşonu ile yüzünü kapatmıştı. Bu yüzden göremiyordum.
Elindeki çakıyı göğsüme batırdı. Acı katlanılamazdı. Adam çakıyı geri çekip temizlemeye başladı. Ben ise yere düşmüştüm. Adam kapşonunu açtı. Gümüş rengi saçları vardı. Bu adamı hayatımda bir kere bile görmemiştim. Adam bıçağını temizlerken sessizce konuştu.
"Uyanma zamanı Mikaela Hyakuya."
...Yatağımdan nefes nefese fırladım. Herşey kâbus muydu? Derin bir nefes verdim. Saate baktım. Saat 06:07'ydi. Yavaşca kalktım ve ışığı yaktım. Cama yaklaştım ve düşünceli bir şekilde camdan bakmaya başladım.
"Nasıl yani?... Ama, acıyı gerçekten hissettim..."
Odadan çıktım ve yüzümü yıkamaya gittim. Bir süre aynaya baktım. Bu kâbus beni çok etkilemişti.
"Adamı tanımıyorum bile! Daha önce hiç görmediğime eminim."
Odama geri döndüm ve üstümü değiştirdim. Çantamı hazırladım ve mutfağa gittim. Annem, Karamel (kedi) ile koltukta uyuyakalmıştı. Birşeyler atıştırdıktan sonra saate baktım. Saat 6:34'dü. Lavaboya gidip dişlerimi fırçaladım. Sonra ise kapının önüne gittim. Kapıyı açtım ve ayakkabılarımı giyindim. Kaldırımda yürümeye başladım. Yavaşça yürüyordum. Sağ tarafta bulunan çocuk parkına doğru gittim. Salıncağa oturdum ve yavaşça sallanmaya başladım.
Derin düşünceler içinde sallanıyordum. Akıllı saatime baktım. Baya bir zaman geçmişti. Yavaşça kalkıp okula yürümeye başladım. Yolda ilerlerken sağ tarafta dar bir sokak gördüm. Rüyadaki sokak gibiydi. Aşırı benziyorlardı. Rüyanın bir anlamının olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Sokağa girmemeyi tercih ettim ve hızlıca okula yürümeye başladım. Okula geldiğimde sınıfa çıkıp çantamı bıraktım. Ondan sonra ise hemen Yuu-chan'ın sınıfına gittim. Yuu-chan erkenden gelmişti. Onu dışarıya çağırdım. Yanıma geldiğinde elini tuttum.
"Günaydın sevgilim." Dedim sessizce.
"Günaydın!" Dedi neşeli bir şekilde.
Beraber koridorda yürümeye başladık. Artık birilerinin bizi görmesi ve arkamızdan konuşması umrumuzda değildi. Tek problem Guren'di. Bugün Guren'in dersi olmadığı için okulda değildi. Ama yine de dikkat etmeliydik bizi her an bir öğrenci Guren'e şikayet edebilirdi. Bunun için Yuu'yu uyarmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım.
"Yuu-chan, bence biraz dikkatli olmalıyız. Çünkü Guren'in gözüne girmeye çalışan bazı öğrenciler bizi görürse Guren'e şikayet edebilirler ve bu da bizim ayrılma nedenimiz olabilir."
"Haklısın evet, ama emin ol ayrılmayacağız gerekirse seninle beraber kaçarım!" Diyerek güldü.
Bende onunla beraber gülmeye başladım. Sonra ise bahçeye çıktık ve bir ağacın arka tarafına gittik. Yere oturduk ve yerdeki papatyalardan taç yapmaya başladım. Yuu ise meraklı bir şekilde beni izliyordu.
"Çok yeteneklisin Mika!"
Sessizce güldüm "Annem bir moda tasarımcısı olunca tabii ki böyle şeyleri de küçükken ondan öğrendim." Dedim.
"Bende bu gidişle öğretmen gibi çocuk azarlayacağım." Dedi ve güldü hafifçe.
Çiçeği bitirdikten sonra onu Yuu'nun kafasına yavaşca yerleştirdim. Çok tatlı görünüyordu. Ona tekrar tekrar aşık oluyordum.
"Çok güzelsin sevgilim."
"Ah, teşekkürler Mika. Sende çok güzel ve yakışıklısın!"
"Aynı anda güzel ve yakışıklı mı? Hahaha! Teşekkürler bebeğim."
Ona doğru yaklaştım ve dudağına küçük bir öpücük kondurdum. Yuu da beni tekrar öptü. Onun yeşil ve canlı gözleri benim deniz mavisi gözlerimle karşı karşıyaydı.
"Hm, ne o bana bakakaldın öyle." Dedi.
"Sana ne kadar aşık olduğumu anlamaya çalışıyordum ama anlayamayacağım kadar çok aşığım." Dedim ve onun dudaklarına dokundum. Dudaklarımı onun dudaklarına değdirdim ve tutkulu bir şekilde öpmeye başladım. O da bana karşılık veriyordu. Bir süre daha öpüştük ve ben geri çekildim.
"Saat geçiyor hadi gidelim."
O ise ayağa kalkarken üzgün bir şekilde cevap verdi. "Okulu asabiliriz. Fakat Shinya ve Guren sorun çıkartabilir." Üzgün bir şekilde derin nefes aldı.
Yanına gittim ve elimle çenesini tuttum ve bir kez daha dudağından öptüm. "Babanın sana zarar vermesini istemiyorum. Hem fiziksel hem psikolojik olarak. Okuldan kaçarsan bir sürü cezaya katlanman gerekir."
"Haklısın..."
Okul kalabalık olduğu için bu sefer el ele tutuşmadık. Ve okula girip sınıflarımıza ayrıldık.
...
Anksiyeteyi yeniyorum amk. Neyse ya umarim begenmissinizdir ve 716 kelime bana helal olsun ama size yeterli degil. Neyse ya korku katmak istedim ama kasimda baadim yazmaya ocakta bitirdim bu ne 👊👊😡🔪
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikayuu
Fiksi PenggemarBu kitaba 2022 Ağustos ayında başlanmıştır. Bu yüzden ilk bölümleri hayatınızda görebileceğiniz en cringe bölümler. Yani okursanız lütfen ilk bölümler yüzünden beni zorbalamayın. 🙏🤧