10. Bölüm: İki Sigara, Bir Kibrit

54 15 16
                                    

Merhaba


"Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur."

Sezai Karakoç

Gece ve gündüzün birbirini takip edişi gibi kusursuz bir sıradanlıkla geçen günlerin birindeydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gece ve gündüzün birbirini takip edişi gibi kusursuz bir sıradanlıkla geçen günlerin birindeydim. Elimde tuttuğum beze küçük bir bakış attım.

Bir süredir buraya gelmeyi daha da sıklaştırmıştım çünkü kendimi odama ve evime kapattığım günlerin sona erdiğine ikna etmem gerekiyordu. Nitekim bunda da oldukça başarılıydım. Şarkımı söylerken tüm dertlerimin havada uçuştuğunu hissedebiliyordum.

Bugün henüz sahneye çıkmamıştım. İnsanlar yavaş yavaş toplanmaya başlamıştı. Bugün diğer günlerden biraz daha sakindi.

Bu kasabadaki insanların çoğunda çözememiş olduğum bir sesime hayranlık duyma özelliği vardı. Şu sıralar yavaş yavaş tekrar ortaya çıkan bu ilgileri daha önce daha fazlaydı. Roshan geri döndüğünde beni onunla görüp bana kötü kelimeleri yakıştırmdan önce...

Şimdi ise tekrar alevleniyor olması benim çok da umurumda değildi. Şarkı söylemeyi seviyordum. Biri benden şarkı söylememi istediğinde çoğu zaman söylerdim.

Şimdi de yapmış olduğum gibi bir işle uğraşırken şarkı söylemeye de bayılırdım.

Yerleştiğinde emin olduğum ellerimi eldivenden çıkarıp biraz havalanmalarını sağladım. Victor bugün yoktu. Kasabanın dışında işleri olduğunu söylemişti. Ona ne işi olduğunu sormamıştım çünkü boşluğa kilitlenmiş gözlerim ile kasaba dışına çıkacağını bile zor anlamıştım.

Sürekli yaptığım gibi derin bir nefesi daha vücuduma armağan ettim. Boğazım açıyordu ancak bu kasabada hasta olmak günlük hayatın bir parçası olarak kabul edildiğinden bunu pek de umursamadım. Yaşadığımız topraklar oldukça soğuk olduğu için hastalık bizi hemen vuruyordu. Doğduğumdan beri burada büyüyüp yetişmeme rağmen soğuğa karşı hala duyarlılığım vardı.

"Bir bardak konyak alabilir miyim?"

Tezgahın karşısından gelen sesle irkildim. Müşteri olduğunu anladığımda ise kafamı sallayıp dolapların birinden istediği içeceği çıkardım. Tezgahın üzerinde duran saplı cam bardaklardan bir tanesini hiç zorlanmadan önüme doğru kaydırdım.

İçeceği yavaş yavaş doldururken bir an için tekrar kontrolümü kaybetmiş ve neredeyse taşıracak konuma gelmiştim.

Müşterinin yeterli olduğunu belirten sesleri arasında bir el uzanıp nazikçe şişeyi elimden aldı. Ardından tezgaha bıraktı.

Adam huzursuzlanıp giderken nihayet kendime gelebilmiştim. Kafamı kaldırıp şişeyi elimden çeken elin sahibine baktım.

Ve kahverengi bakışlar. Kasvetli bir gün. Bir sonbahar sabahında esen yel ile ağacın altından savrulan onlarca yaprak...

Solmuş ZambaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin