Yazım yanlışı olan pasajlara yorum olarak nokta (.) bırakırsanız sevinirim. İyi okumalar.
"Bir bana anlattığın prosedürlere bakıyorum, bir de bana bu kadar hızlı güvenmene... Çok çelişkili davrandığının farkında mısın?" üzerimdeki şoku bir nebze de olsun atlattığımda, yeni bir dönmeci dönmek üzere olan adama karşı hırsla söylendim. Gerçekten çok çelişkili davranıyordu. Ne kadar araştırırsa araştırsın, bana bu kadar hızlı güvenmesi çok acemi bir hareketti.
"Sana güveniyorum, çünkü ne yapıp ne yapmayacağını biliyorum Gonca." yeni bir dönemeçten peşi sıra dönerken başımı yukarıya doğru kaldırıp sabır diledim.
"En fazla on gün oldu biz tanışalı. Herkese bu kadar çabuk güvenir misin sen?" alaylı sorum karşısında adımları durdu. Başını hafif arkaya doğru çevirip sağ omzunun üzerinden bana baktı.
"Sana güvenmem için elimde güçlü bir sebebim var Gonca. Şu an olmasa bile zamanı geldiğinde o sebebi öğreneceksin." içime yeni kuşku tohumları dolarken, aklıma gelenlerin olmaması için içimden dua etmeye başlamıştım. O ise yürüyüşüne kaldığı yerden devam ediyordu.
"Bu sebep babamla ilgili olabilir mi?" aklıma daha mantıklı bir neden gelmiyordu ne yazık ki. Benim sözümün bitmesiyle hafif sekteye uğrayan adımları kaldığı yerden devam etti yürümeye. Bu anlık bocalama bile ben de içimdeki şüphelere dair güçlü bir kanıt niteliğindeydi.
"Dediğim gibi, şu an değil." sesindeki keskinlik konuyu kapat diyordu. Bu adamla ilgili bildiğim bir şey varsa o da her şeye verecek bir cevabının olduğu ve karşısındaki kişiyi cevapları öyle ya da böyle kabullenmek zorunda bıraktığıydı. Bu konuda onu anlamış olmak beni şu an onu sorgulamaktan alıkoyan gerekçeydi. Bu konuyu kendim irdeleyip bulacaktım.
"İnşallah o zamana kadar teşkilatı üstüme yapmazsın." işi şakaya vurmak, her zaman anı kurtarırdı. Küçük bir kahkaha attı bu dediğime. Sayemde bugün bir hayli neşeliydi.
Tünellerin bitip de demirden bir kapının önüne geldiğimizde, kapıyı açmak için herhangi bir kol falan aradım ama hiçbir şey yoktu. Aslında asansör kapısı gibiydi, fakat ortandan ayrılacak bir çizgi vesaire hiçbir şey yoktu.
"Hazır mısın?" sorusuyla heyecanla hızlanan kalp atışlarımın farkına varmıştım. Her ne kadar karşı çıktığım bir sürü nokta olsa da bir gerçek vardı ki, o da bu iş beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu çünkü içimde uslanmaz bir maceraperest vardı.
"Fazlasıyla." kararlı bakışlarım karşısında gülümseyerek, elini demir kapının ortasında bir yere yasladı. Anında parmaklarının etrafında beliren mavi ışıklar, burada görünmez bir parmak izi okuyucusu olduğunu gösteriyordu.
"Kapının tamamı aynı okuyucuyla donatıldı. Yani kayıtlı olduğun sürece elini nereye koyduğunun bir önemi yok." açıklamasına sadece başımı sallayarak cevap verdim.
Kapı aşağıdan yukarıya doğru küçük bir ses eşliğinde yükselmeye başladığında, böylece neden bir kolu olmadığını da anlamış oldum. Kapı tamamen açıldığında önde o, arkasından ben içeriye girdik. Bizim içeriye girmemizle arkamızda kalan kapı tekrar kapanmaya başlamıştı. Yanımdan gelen adım sesleriyle, arkamdaki kapıya bakmayı bırakıp yanımdaki adamı takip ettim.
"Olası bir izinsiz giriş için şu an yürüdüğümüz yere onlarca tuzak kuruldu. Diğer kapıya gelene kadar izinsiz giren kişiler defalarca kez ölmüş olurlar." deyip eliyle ilerideki az öncekine benzeyen demir kapıyı işaret etti. Başımı tünelin etrafında döndürdüğümde tuzaklara dair herhangi bir iz görememiştim. Anladığım kadarıyla gizlilik ve güvenlik burada had safhadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN SARNICI
Science Fiction21.yy'da İstanbul Emniyetinde görev yapan komiser Gonca Kandemir, bir sabah gelen bir cinayet ihbarıyla Yerebatan Sarnıcı'na gider. Gün boyu davayla uğraşması sonucu aklındaki soru işaretlerini gideremeyince soluğu yeniden cinayet mahallinde alır. G...