10: Sorular Ve Sorgular

1.2K 102 3
                                    

Yazım yanlışı olan pasajlara yorum bırakırsanız sevinirim. İyi okumalar.

"Hoş geldin Gonca, ben de seni bekliyordum."

"Asıl sen hoş geldin. Kendi evinmiş gibi lütfen..." deyip elimle kalktığı koltuğu işaret ettim. Alayımı anlayıp, gülerek karşılık verdi ve koltuğa oturdu. Ben de yine aynı kanepeye oturup yüzüne baktım. Sanırım küçük bir dejavu olmuştu. İçerinin sıcaklığıyla bunalınca ceketimi çıkardım ve yanıma bıraktım.

"Bir şey içer misin?" her ne kadar ev sahibi gibi davransa da, yine de sormam gerektiğini düşündüm.

"Hayır, teşekkürler. Çok kalmayacağım zaten." deyip dirseklerini koltuğun kolçaklarına yasladı ve ellerini önünde birleştirdi. Üzerimde üstünlük kurmak istiyordu. Sanırım bir süre buna izin verecektim.

"Her ne kadar cevabını bilsem de, yine de senden duymam gerekiyor Gonca." ben de kanepenin kolçağına tek kolumu yaslayıp başımı salladım.

"Benden yapmamı istediğiniz görevi kabul ediyorum." deyip kararlı bakışlarımı yüzüne diktim. Ayağa kalkıp karşıma geçti ve elini uzattı.

"Aramıza hoş geldin Gonca Kandemir." uzattığı eline kısa bir bakış atıp bende ayaklandım ve elini sıktım.

"Umarım hoş bulurum Müfit Öztürk." adını bizzat ona sormasam da evime ilk geldiği gece gösterdiği kimlikte görmüştüm. Gülümseyerek uzaklaştı ve tekrar yerine oturdu. O koltuğu çok sevmişti galiba, acaba giderken hediye etse miydim? Aklımdaki saçmalıklara içimden göz devirip ana odaklandım.

"Sanırım hâlâ tereddütlerin var Gonca." ben de kanepeye oturdum.

"Evet var." deyip tüm ciddiyetimi takındım. "Mesela günümüzde Türkiye'nin sırf Ortadoğu'ya, yani petrol rezervlerine yakınlığı yüzünden atlatmadığı tehlike kalmamışken bir de bu rezervlerin bizim topraklarımızda var olması bizi nasıl tehlikelere sokar farkında mısınız? Belki bugün bu tehlikelerle mücadele edebiliriz ama bundan yüz, iki yüz yıl öncesinde çıkacak olan olaylara nasıl müdahale edebiliriz? Osmanlı'nın dağılma dönemleri, Kurtuluş Savaşı gibi bir sürü halkı yıpratıcı etken mevcutken sahip olduğumuz - daha doğrusu çaldığımız - rezervler aç kurtların üzerimize daha sağlam ve daha tehlikeli bir şekilde gelmesine neden olmaz mı? Ya bu kez Kurtuluş mücadelesinde başarısız olursak, o zaman ne olacak? Bugünü kalkındırmaya çalışırken, ya bağımsızlığımızdan olursak?" endişelerimin sadece bir kısmını sıralayabilmiştim. o ise beni bölmeden ve herhangi bir mimik bile oynatmadan beni dinlemişti. 

"Endişelerinde haklısın Gonca ama biz bunun için seni götürüyoruz. Sağlam bir birlik kurup her koşulda ülkesini savunacak, Türklerden oluşan bir ordu oluşturmak istiyoruz. Bu ordunun en büyük özelliklerinden biri de Fransız İhtilali'nden önce milliyetçiliği tanıması ve bunu yaşam felsefesi edinmesidir. Bu doğrultuda eğitilecek ve her koşulda bağımsızlık savaşı verecekler. " ya bu adam beni anlamıyordu ya da ben kendimi anlatamıyordum.

"İyi de bu ordu 16.yüzyılda kurulacak, Sanayi Devrimine kadar bozulmadan ilerleyeceğini nereden biliyoruz? 16.yüzyıl, Yeniçeri askerlerinin başarılarına başarı ekledikleri bir dönemken sonrasında ne hale geldiklerini tarih çok güzel anlatıyor, ya bu askerler de aynı olursa?" bu adamın ben ciddiyetle bir şeyi anlatmaya çalışırken sırıtması sinirimi bozuyordu, tıpkı şu an da olduğu gibi.

"Ne sanıyorsun, sen bir birlik yetiştireceksin ve bitecek mi? Gonca bu işlem düzenli olarak devam edecek; sen gideceksin, başkası gelecek, sonra bir başkası... Sistem hep böyle devam edecek." başımı sallamakla yetindim.

ZAMAN SARNICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin