9

86 14 0
                                        

Sehun başını tutarak adamın peşinden gitti, salona girdiğinde Junmyeon'u görür görmez yakasına yapıştı. "Sen bir haftadır neredesin ulan! Evde bu çocukla mı kırıştırdın!"

"B-baba, dur lütfen!" Yüzüne tokatlar bir bir inerken Sehun adamı zor da olsa Junmyeon'dan ayırdı ve geriye itti. "Ne haddinize ona el kaldırırsınız! Derhal burayı terk edin yoksa polis çağıracağım.. şakam yok!"

"Sen kim oluyorsun da oğlumla arama giriyorsun şerefsiz!" Oğlunun aksine iri olan adam Sehun'un yakasına yapıştı bu sefer, Junmyeon güç bela kalkıp babasının ayağına sarıldı. "Lütfen onu bırak.. yalvarırım bırak." Sehun bir an olsun gözünü kırpmadan adama yumruk atmış yere düşmesini sağlamıştı. Junmyeon'u yerden kaldırıp elleriyle yüzünü tuttu. "İyi misin, canın yanıyor mu?" Junmyeon ağlamaya devam ederken cevap veremedi, korkuyordu. Ona bir şey olacak diye ödü patlıyordu. "Lütfen git Sehun, sana zarar verecek git."

"Junmyeon buraya gel, sana buraya gel dedim." Adam yerden kalkıp eliyle oğlunu çağırdı. Sehun elini sıkıca tutup arkasında kalmasını sağladı. "Son ikazım, ya gidersin ya da kodesi boylarsın ihtiyar." Adam Sehun'un uyarısını dikkate almayıp Junmyeon'un kolunu tutmaya çalıştı, Sehun'dan aldığı darbeyle geri sarsıldı. "Bana bak bunak, siktir git yoksa seni burada kendi ellerimle boğarım anladın mı.. anladın mı beni!"

Ellerini boğazına koymuş sıkıyordu Sehun, gözü dönmüştü. Dişlerini sıkmış ağzına gelen tüm küfürleri bir bir sıralamaya başlamıştı. "Seni öldürürüm, tam şuan seni öldürürüm ve inan bana kimse seni bulamaz.. duydun mu beni! Duydun mu dedim!" Junmyeon telefonunu alıp kapı komşusu ve polis olan Minseok'u aradı, çok geçmeden silah ve kelepçeyle geldi ardından da memurlar geldi. Neyseki evi karakola yakındı.

Açık kapıdan içeri girip adamı götürdüler, Sehun  Junmyeon'a sarılıp sakinleştirmeye çalıştı, karakola gelmesini söyledi.

Hepsi gittiğinde Sehun, titreyen bedene sıkıca sarıldı. Önüne çöktü. "Canın acıyor mu Sehun, benim yüzümden oldu.. benim yüzümden-" Kendine çekip sarıldı oğlan, hâlâ titriyordu kollarını ona sarmadan duruyordu. Yumruklarını sıkıyordu, elleri kitlenmişti. Ayrılıp yavaşça yumruklarını açtı, içine sıcak dudaklarını değdirdi. "Önemli değil bitanem.. sorun değil." Göz önünde duran ilkyardım çantasını alıp Junmyeon'un kanayan dudağını temizledi, elmacık kemiğine krem sürdü.

"Sehun gitmeyelim.. lütfen gitmeyelim bize zarar verecek, sana zarar verecek. Lütfen." Junmyeon elini sıkıca tutup yeniden ağlamaya başladı, korkuyordu, bu sefer diğerlerinden daha fazla korkuyordu. "Korkma, ben yanındayım. Karakolda olacağız bitanem, avukatımız da gelecek tamam mı? Sakın korkma..." Saçlarını öpüp sarıldıktan sonra hyunguna montunu giydirip telefonunu aldı, evden çıktılar.

...

"Sehun..." Orta yaşlı kadın içeri girer girmez oğlunun adını söyledi, yüzü dağılmış oğlunu görünce koşa koşa yanına gitti. "Neler oldu Sehun, ne bu hâl?" Kadın çantasını bırakıp oğluna sarıldı, ağlamaklı sesiyle sordu. "İyiyim anne, ben iyiyim merak etme. Ufak birkaç morluk sorun yok." Kadın arkada oturan büyüğü görünce oğlundan ayrılıp onun yanına yanaştı.

"Merhaba, ben avukatın Oh Sara. Sen Junmyeon olmalısın, Sehun senden çok bahsetti." Oğlanı biraz olsun kendine getirmek için son cümleyi söyledi, Junmyeon başını kaldırıp kadına baktı. Ayağa kalkıp selam verdi. "Merhaba Bayan Oh, sizi buraya kadar yorduğum için çok özür dilerim. Sizinle başka şekilde tanışmak isterdim-" Babasıyla göz göze geldiğinde sustu, birkaç adım geriye gitti. "Sakin ol canım ben buradayım.. sakin ol." Sehun kolunu beline sarmış ayakta durması için yardım ediyordu. Elini sıkıca tutmuş ona güç vermeye çalışıyordu.

"Anne sana anlattığım şeyler, bugün eve gelip önce onu dövdü. Güzel bir dille uyarmaya çalıştım ancak dinlemedi sonra da beni dövdü." Kadın oğlunun anlattıklarını dinleyip aklına not ederken Junmyeon'a baktı, çok yıpranmış ve yorgun gözüküyordu beyaz tişörtü kan olmuştu.

Minseok geldiğinde yanına gittiler, olayı anlattılar. Gerekli işlemlerin ardından babasını nezarete attılar. Evraklar imzalandıktan sonra da çıktılar.

"Birkaç gün bizde kalsana Jun, ne dersin?" Junmyeon gözlerini oğlana çevirdi, az önce karakoldan çıkmışlardı, dayak yemişti kendinden büyük ve iri birini boğmaya çalışmıştı. Sanki bunlar başına gelmemiş gibi gülümsüyordu. "Byul'ü de alalım, köpeğim Vivi'yle iyi anlaşırlar adım gibi eminim."

"Nasıl gülebiliyorsun.. bunca yaşanana rağmen nasıl mutlu olabilirsin Sehun?" Ellerini hyungunun yanaklarına yerleştirdi Sehun, onları okşarken yine gülümsemesini eksik etmedi. "Yanımda sen varsan gülümsemeliyim, ne olursa olsun gülümsemek zorundayım. Eğer gülümsersem kendini güvende hissedersin, bana sırtını yaslayıp güvenebilirsin." Kendine çekip sarıldı, Junmyeon elini beline koydu.

"Senin için yapamayacağım şey yok Junmyeon. Nerede olursam olayım sadece adımı söylemenle bile yanına gelirim. Senin için savaşa girerim, ordu kurarım. Seni kaybetmektense kendimi kaybederim daha iyi... Yeter ki sen güvende ol, mutlu ol. Gülümse ve yanımda kal.. seni kaybetmek aklımı kaybetmekten daha korkunç benim için."

Junmyeon dolan gözlerine rağmen gülümsedi, Sehun'un kalbinde çiçekler açtı uzun bir aradan sonra. Kış ortasında tam göğsünün altına bahar geldi. Büyük olan gözlerini sildi, oğlanın ellerini tuttu. Derin nefes alıp gözlerini oğlana çevirdi.

"Teşekkür ederim Sehun, yanımda olduğun in teşekkür ederim..." Seni seviyorum Sehun, seni seviyorum.

borderline hunho ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin