oohsehun:
okulda değilsin
hastanede de yoksun
sen bir haftadır nerdesinkimjuncotton:
hastayım
yatıyorumoohsehun:
geleyim?kimjuncotton:
gelmeoohsehun:
bekle"Tatlım neyin var? Nasıl hasta oldun sen?" Junmyeon telefonun öte tarafında duyduğu sese karşı gülümsedi.
"Biraz üşüttüm sanırım hastaneden izin aldım, Kyungsoo yardımcı oldu."
"Ben ne güne duruyorum peki?"
"Sen doktor adayı değilsin Sehun. Mimarsın."
"Hastanede kaynaklarım var benim, hallederdik." Junmyeon tıkalı burnuna rağmen gülmeye çalıştı.
"Kaynağım dediğin de Kyungsoo.. neyse. İyiyim merak etme uzandım dinleniyorum."
"İstediğim bir şey var mı?"
"Teşekkür ederim araman yeterliydi." Birkaç kez ciğeri çıkarcasına öksürdü Junmyeon. Sehun'un kalbi sızladı.
"Sen dinlenmeye devam et, sonra seni arayacağım."
Junmyeon'un cevabını beklemeden telefonu kapattı sehun. "Bu niye böyle yaptı şimdi.. geleyim diye ısrar da etmedi." Telefonu masaya koyup burnunu sildi, kolunu kaldırmaya mecali kalmamıştı ancak Byul'e mama ve su koymak zorundaydı. Minik peşinden mutfağa girerken kuyruğu sağa sola sallanıyordu. Etrafında dönüp bacağına süründükten sonra mama kabına yanaşıp suyunu içti. "Afiyet olsun kızıma..."
Kapının açılma sesini duyduğunda holde durup bekledi. "Geldin..." Elindeki poşetlerle gülümseyip mutfağa girdi. "Afiyet olsun güzellik~" Poşetleri masaya koyup boşaltmaya başlamadan önce göz göze geldiler. "Sen hâlâ burada mısın, git içeri... Hâlâ duruyor." Elinin tersiyle gitmesini söyledi büyük olana, Junmyeon ne olduğunu anlamayarak salona geri girdi, koltuğa yattı. Televizyonda hiçbir şey yoktu, müzik açıp elini alnına siper etti.
Yaklaşık yarım saat sonra Sehun elinde tepsiyle salona girdi, sehpaya oturdu. Büyüğün saçlarını geriye attı, ateşi vardı. Önce üzerini açtı sonra da uyandırdı. "Bi'şeyler ye, ilaç saatin geldi." Junmyeon gözlerini açmadan doğruldu, yüzünü ovuşturup iç çekti. "Hepsini bitirmek zorunda değilsin, doyduğunu hissettiğinde bırak." Başını sallayıp kaşığı eline aldı ancak elinden kayıp çorbanın içine düştü. Sehun üzerini silip kaşığı eline aldı, yavaş yavaş içirmeye başladı.
Dört kaşıktan sonrasında durdu, biraz daha içmeliydi midesi hâlâ boştu. "Çok az daha, altı kaşık daha iç hadi." Yavaş yavaş kalan altı kaşığı da içince midesinin ufak bir kısmını doldurdu Junmyeon. Sehun ilaçlarını içmesi için yardım etti, suyunu içerken bardağını tuttu eliyle sırtını destekledi. "Sen şimdi uyumaya çalış, sonraki öğün için lapa ve sebze haşlaması yapayım tamam mı?" Üzerini örttü, saçlarını geriye atıp alnına sıcak ve rahatlatıcı bir öpücük bıraktı.
O saatten sonra Junmyeon yaklaşık üç saat daha uyudu, ateşi hâlâ vardı. Sehun yemekleri yapıp Byul ile biraz oynadıktan sonra sirkeli suyla ve bezlerle yine yanına geldi, sehpaya oturdu. Üzerini açıp kazağını çıkarmasına yardımcı oldu, neyseki üzerinde atlet vardı da.. görmemişti.
Alnına, boynuna, kollarına bezleri yerleştirip biraz bekledi. Saatini bileğinden çıkarıp masaya koydu. Okul biter bitmez çalışmaya başlayacağı yerden çıktığında Kyungsoo'dan bir telefon aldı, Junmyeon'un hasta olduğuna dair, anlaşmanın yemeğine katılmak yerine oradan ayrılıp elinde dolu poşetlerle evine geldi.
Şimdi siyah kazağının kollarını sıyırmış başında bekliyordu. Bir an önce iyileşmesi için dua etmeyi unuttuğu Tanrı'ya yalvarıyordu. "Sehun..." Adını duyduğunda gözlerini yerden çekip büyüğe baktı. "Söyle tatlım ne istiyorsan getireyim hemen."
"Su verir misin lütfen..." Hemen masada duran ağzı kapalı bardağı alıp uzattı. "Acele etme, yavaş yavaş..." Junmyeon bardağı ona uzatıp geri uzandı, ateşi düşüyordu. "Teşekkür ederim, benimle ilgileniyorsun.. işin vardı belki-"
"Senden alâ işim yok benim, orasına takılma sen. Acıktın mı, bi'şeyler yiyebilecek misin? Nasıl oldun?"
"Biraz daha iyiyim," dedi ince ceketi omuzlarına alırken. "... yiyebilirim. Kendimi daha iyi hissediyorum." Sehun bir hızla mutfağa gidip tepsiyi hazırladı ve önüne koydu.
"Sana zahmet-"
"Bir kez daha konuşursan seni bu hâlde balkona çıkarırım. Ye hadi." Saat sekize gelirken Sehun gözlerini bir tane bile kırıntı kalmamış tabaklarda gezdirdi. Junmyeon yine yardımla ilaçlarını içti yavaşça uzandı. Sehun'un sürekli saate bakması onu korkutmuştu içi içini yiyordu. "Merak etme, kimseyle randevum yok saate bakıp durma."
Bol vitaminli meyve tabağı da geldiğinde Junmyeon gülümseyerek elmayı ağzına attı. Sehun yeniden mutfağı toplayıp Junmyeon'un ateşine bakmak için dereceyi açıp onun koltukaltına koydu. Kar beyazı teninin her yanı benlerle kaplıydı. Sehun dereceye odaklanmış bakarken Junmyeon gözlerini etrafta gezdirip oğlana sordu.
"Bu gece burada kalır mısın Sehun?"
Noluyo burda 😀😀😀😀
