Sıcaktı, içimden harlayıp çıkmak isteyen ateş kadar sıcak. O ateş zamanını bilemediğim süredir vardı, benimleydi. Ama bu sefer farklı yanıyor, canımı yakıyordu. Yoğun kan kokusu karla buluşup içime doldu. Ona bunu şu an, her şeyi kaybetmeden önce söylemeliydim. Baygın halde ıslak çimenlere düşmüş, gözlerim gözleriyle buluşurken. Fısıltı gibi döküldü dudaklarımdan, karanlığa dalmadan önce...※ ☾ ※
"Şimdi bu rüyanın yorumlamasını yapacak olursam" muzipçe gülümseyip duraksadı. "İç dünyanda çok ciddi sıkıntılar olmalı Katya." deyip elmasından bir ısırık aldı. "Üç gündür aynı rüyayı gördüğüme göre zaten keçileri kaçırmış olmalıyım." Diyerek gülümsedim. Ama içten içe hala rüyayı düşünüyordum. Mary bu sefer ciddileşip "Şaka bir yana eminim bir anlamı yoktur. Bir haftadır devam eden fırtına gece seni korkutup etkilemiş olabilir." Haklıydı ne kadar kabusun içindeymiş, yaşamış gibi de hissetsem anlamı yoktu kafamı bulandırmamalıydım.
O sırada köşke giden taşlı patikadaydık. Bahar kapıdaydı, karlar erimiş ormanı rengarenk tomurcuklar kaplamıştı. Çınarların yanından geçerken hep hayranlıkla izlediğim Sisli göl, dalların arasından görünüyordu. Etrafı bembeyaz zambaklarla çevriliydi. Bazen sadece bu manzarayı izlemek için gizlice kaçtığım olurdu. Yürüdükçe Mary'nin sessizleştiğini farkettim. Aklını bir şeyler kurcalıyormuş gibi dalgın dalgın yürüyordu. Eminim sormasamda eninde sonunda gelip bana anlatırdı. Benden sır saklaması imkansızdı, biraz diretince gerçekler hemen ağzından dökülürdü. Bunları içimden geçirirken, bana bakıp gülümsedi. Sanki gülümsemesinin ardında bir şeyler saklıyor gibiydi, o an üstüne düşmedim.
Köşke vardığımızda güneş yeni batıyordu. Ayak seslerimiz duyulmuş olmalı ki bahçeden hemen bir ses yükseldi. "Kızlar şu sepetleri taşımama yardım eder misiniz?"
Yumuşak sesinden hemen teyzem Eva'nın olduğunu anladım. Eva, köşkte asıl sözü geçen kişiydi. Tüm hizmetçiler onun ağzından çıkana uyar, ondan habersiz mum dahi söndürmezlerdi. Ne kadar otoriter gözükse de tanıdığım en şefkatli insandı. Evimden, beni daha iyi fırsatlar için buraya getirdiğinde kendi kızı gibi büyütmüş, koruyup kollamıştı.
Gözlerim onu ararken dakikalar geçmiş olmalıydı ki sonunda Mary beni dürtüp, biraz ilerdeki kırmızı şapkayı işaret edince görebildim.Eva'nın arazisi elli dönüm kadardı. Güneyinde meyve ağaçları, kuzeyinde ahırlar, ortasına doğru güllerle sarılmış kemerler, söğütler, çalılar ve tam ortasında küçük, camları vitraylı bir çardak yerleştirilmişti. Benim için özel bir yeri vardı. Kimsenin gelip rahatsız edemeyeceği küçük okuma alanımdı.
Yanına vardığımızda çalıların arkasından bize gülümseyip, eliyle gelin işareti yaptı. Her yeri çamur içinde yere çökmüş, içi dal ve yaprak dolu olan sepetleri uzattı.
"Teşekkür ederim, siz içeri geçin birazdan geliyorum"
"Eva bu ne hal? Bataklıkta savaşmış gibisin." Diyerek sırıttım.
"Birşeyim yok güller gözüme biraz solgun görününce bakımlarını kendim yapmak istedim. Hem ağzın ne çok laf yapıyor öyle küçük hanım, onun yerine kolların çalışsın biraz." Diyerek göz kırptı.
Aramızda olan bir şakayla aynı anda "Baş üstüne Madam" diyerek giriş kapısına doğru yöneldik.
Sepetleri içeriye taşırken Mary birden dönüp elimden diğer sepetide aldı.
"Ben hallederim. Zaten hava daha da kararmadan evde olmalıyım." Diyerek sarıldı.
Hala aklımı garip hareketleri kurcalıyordu.
"Dikkatli ol, kasaba yolundan git"
Kafasını sallayıp alelacele çıktı. Bahçeden kavisli patikaya çıkışını endişeli şekilde izledim.Sonra gözlerimin gökyüzüne kaydığını, patikadan kaybolduğunda anladım. Gök içi dolu, kara bulutlarını sakince topluyordu. Bitmeyen fırtınalar dışında bu sıralar her şey fazla durgundu. O sırada yüzüme vuran hafif esintiyle yağmur buluştu. Sırılsıklam olana kadar ellerimi açıp damlaların tenimle buluşmasına izin verdim. Bu hissi kendimi bildim bileli severdim. Düşlerimi, umutlarımı gözlerimin önüne sererdi.
Küçük çocuk gibi eğlendikten sonra giriş kapısına yöneldim. Basamaklara dönmüştüm ki arkamda bir çift göz görmüş hissiyle kalakaldım. Yavaşça geriye dönüp baktığımda, sallanan ağaç dalları ve düşen yağmur damlaları dışında her şey hareketsizdi. Ürpererek, hızlı adımlarla içeriye girdim. Ağaç, dallarını sallandırarak aklımla oyun oynuyor olmalıydı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanlarımızın Dansı
Gizem / Gerilim"Aslında hepimiz şeytanı, şeytanımızla iyi anlaşan birini ararız." Gizem, gerilim ve tarihi romantizm bir araya geliyor.. 🗝🕯 Keyifle okumalar.. Başlangıç tarihi: 20.10.23