...

704 41 3
                                    

.... Arabasına ulaştığımız da ellerimi önümde birleştirdim ve onu bekledim. Anahtarla arabayı açıp ön koltukta olan ilacı aldı ve bana uzattı. Ağzıma attım ve verdiği suyla yuttum. Su şişesini geri verip ona baktım. Su şişesini içeri koydu ve kapıyı kapatıp kitledi. Bana dönüp:

-İlaç yarım saate etki eder geçmezse başka şeyler deneriz.

-Geçer herhalde zaten hafif bir hastalık.

-Pekii..

Önden yürümemi işaret etti ve yürümeye başladım. Giriş kapısına kadar yürüdük. İçeri girdiğimizde :

-Ben kahve alıp geleceğim. Sen de ister misin? Hem iyi gelir.

-Olur ,teşekkür ederim. Yanımda para yok alıp geleyim hemen.

-Ben öderim sorun değil.
*gülümseyerek*

-Çok teşekkür ederim.

-Tabii ki tatlım. Ne demek. Sen içeri geç ben geliyorum.

Başımı salladım ve bloğa doğru yürüdüm. Merdivenlerden yavaş yavaş çıktım ve sınıfa girdim. Sırama geçip onu bekledim. Zil çoktan çalmış olmasına rağmen çoğu kişi koridordaydı. Birkaç dakika sonra içeri geldi ve herkes arkasından sınıfa girdi. Kendi kahvesini masasına koyup benim kahvemi getirdi.

-Sıcak sıcak iç. Afiyet olsun.

-Teşekkürler tekrardan. Ha.. Ceketiniz üzerimde kaldı vereyim.

Ayağa kalkıp ceketi çıkarmaya yeltendiğimde beni durdurdu :

-Hava soğuk ben üşümüyorum. Sen de kalsın okul bitişinde verirsin.

-Ama..

-Şşş
*parmağını dudaklarının arasına koyarak*

"Peki" Dermişcesine baktım. O da gülümsedi ve masasına geçti. Ders başladı.

Bla bla bla...

Zil çaldı ve herkes dersin yorgunluğuyla sınıftan çıktı. O ise çantasını koluna taktı ve masasında ki kahve bardağını alıp sınıftan çıktı. Bana bakmamıştı bile..

Dersler yoğun ve tuhaf geçti. Bazen uyudum bazen ise dinlemeyi denedim. Okul çıkışını sabırsızlıkla beklerken son dersin zil sesini duydum. Herkes içeri geçti ve öğretmeni beklemeye başladı. Ders ingilizceydi. İngilizceyi çok sevmeme rağmen öğretmenimiz yeni olduğu için dersler daha farklı geçiyordu. Sıkıcıydı ama bir yandan güzeldi de. Kafamı sıraya koydum ve gözlerimi kapadım. Kapı sesine gözlerimi açtım ve öğretmenin içeri geldiğini görünce ayağa kalktım. "Oturun" Dediği anda başımı sıraya yapıştırdım. Son dersin verdiği gerginlikle uyumaya çalışıyordum. Öğretmen içeride iken yeni bir kapı sesi geldi ve kafamı bir hışımla kaldırdım. Onu gördüm. Gözleri hemen benim gözlerime daldı. Birkaç saniye düşündükten sonra İngilizce hocasına :

-Dersinizi böldüğüm için özür dilerim.

-Ne demek, buyrun.

Gözlerini bana çevirip :

-Çıkışta yanıma gel.
*çok tatlı bir biçimde göz kırparak*

Başımı salladım ve kapıyı kapatıp çıktı. Herkes bana baktı. İngilizce hocası :

-Kötü bir şey mi yaptın Ayesha ?

-Hayır hocam. Bende bilmiyorum.

-Peki. Çocuklar şimdi..

Ders devam etti ama ben beni ne için çağırmış olabileceğini düşündüm. Sonra hatırladım ki ceketi bendeydi. Nasıl bir unutkanlık bu ah kafam.. Ders devam ederken düşüncelerim hâlâ bitmedi. Saate bakmaya karar verdim. Çantamın içinden telefonumun ekranını açıp saate baktım. Son üç dakika kalmıştı. Tahtada yazılı olan iki üç notu deftere geçirdim. Bir anda zilin sesini duydum ve sınıftaki herkes kapının önüne doluştu. Hemen çantamı topladım ve çantamı omzuma atıp çıktım. Çok heyecanlıydım kalp ritmin hızlanmıştı ve kızarmıştım. Ellerim titriyerek koridorda onu bekledim. Yüzü gülümseyerek bana doğru yürüyordu. Yanıma yaklaştığında...




The Gap My Teacher CompletedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin