Gözleri gözlerime kilitlenmişti resmen. Vücudum yanmaya başlamıştı. Tabi bence sıcakta yürümenin ve alkolünde etkisi vardı. Aynen Derin aynen Barışla alakası yok zaten. İç sesimle konuşurken birden garsonun sesiyle kendime geldim. "Hanımefendi lütfen zorluk çıkarmayın" hayır efendim çıkarıcam. Alkolün verdiği gazdı sanırım bu. Aksi takdirde bu tarz şeylerle uğraşmayan biriydim. "Bana müdürünüzü çağırın çabuk" diye kükredim. Açlıktan bayılacaktım. Üstüne bunla uğraşıyordum. Adam yüksek sesime şaşırmış olacak ki birden beni oradan uzaklaştırıp merdivenlere doğru götürmek için kolumdan tuttu. "Aaa napıyorsun sen be? Kim verdi sana bana dokunma hakkını?" Diye çığırdım. O sırada o tanıdık sesi duydum. "Bir problem mi var Derin?" Hışımla ona döndüm. "Evet bir problem var, o da sen ve senin gibilerin egosu" dedim sinirle. "Bu sefer ne yaptım?" O sırada garson lafa daldı. "Tanıyor musunuz Barış Bey?" "Evet kardeşim tanıyorum sen işine bak, bir daha da müşterilere temas etme" dedi. Sesi tehditkar çıkmıştı. İçim ürperdi. Beni koruması hoşuma gitmişti. Garson yanımızdan ayrıldıktan sonra bana şaşkın bir şekilde baktı. "Evet seni dinliyorum, konu yine nasıl bana geldi?" Dedi. Tam cevap verecekken Eliz geldi. Şaşkınlıkla bize baktı. Daha sonra kendini toparlayıp "E oturmamışsın Derin açım açım diye başımın etini yiyordun" dedi. "İştahımı kaçıracak şeyler oldu da" dedim Barış a bakarak. "Sen otur ben geliyorum" diye ekledim. "Açıkcası Derin bugün ne yaptığımı hiç anlamadım olduğum yerde suçlu oldum ama neyse söz konusu sen olunca böyle oluyor sanırım,afiyet olsun şimdiden arkadaşını bekletme istersen" dedi ve arkasını dönüp masasına yöneldi. Tabiki o demek istediğimi anlamamıştı ama sırf tanınmıyorum diye onlarla aynı ortama alınmıyordum az önce. Her neyse. "Barış" diye seslendim. Durdu. Yanına gittim ve "Teşekkürler kurtarışın için" dedim. Kafasını salladı sorun yok anlamında ve aynanada masalarımıza gittik. Oturduğumuz yerlerden birbirimizi görebiliyorduk. O yüzden ona bakmamaya çalışıyordum ama kendime engel olamıyordum. 5 dakika içinde 10 kez göz göze gelmiştik sanırım. O da 2 erkek arkadaşıyla oturuyordu. Arkaları dönük olduğu için kim olduklarını göremedim. Garsona siparişimizi verdikten sonra Eliz bana döndü. "Barış Alper ha.. her gün karşına çıkacak sanırım" diyip kıkırdadı. "Şşş sussana kızım duyacak şimdi. Egosuna ego katmak istemiyorum" dedim sinirle. "Ne oldu ben yokken alt tarafı tuvalete gittim" "Garson bizi bu kata almayacaktı. Neymiş efendim bu kata sadece tanınmışlar girermiş. Bende laf dalaşına girdim. Artık adam benden bıkmıştı kolumdan çekiştirip aşağı götürmeyi planlamıştı sanırım. Terbiyesiz! Neyse tam o sırada Barış geldi ben tanıyorum falan dedi halletti işte" dedim. "Bir kez daha denk gelirseniz bu çocuk senin kaderin diyeceğim Derin. Allahın hakkı üçtür" diyip kahkaha attı. "Aman Allah korusun Eliz" diyip güldüm bende. Gözlerim ona kaydı. Bana bakıyordu hemde gözlerini hiç kaçırmadan. İçim ürperdi. Ben gözlerimi kaçırdım ve Eliz e döndüm. Yemekleri beklerken bir şeyler konuşmaya devam ettik.Yemeklerimiz bitmişti. Gerçekten harika bir yerdi burası. Arkada hoş müzikler çalıyordu. Şaraplarımıza devam ediyorduk. O sırada garson masamıza şişe şarap getirdi. "Efendim ilerdeki masadan yolladılar" dedi. İşte şimdi olay çıkarabilirdim. En nefret ettiğim şeylerden biriydi. Bi kadın olarak böyle bi restoranda bile gönül rahatlığıyla yemek yiyemeyecek miydik? "İstemiyorum geri götürün" dedim hemen. Eliz arkasını dönüp gönderen masaya baktı. Çocuğun suratına baktığımda ben baba parası yiyorum diye bağırıyordu resmen. Göz kırptı. İşte şimdi kusacaktım. Garson kafasını sallayıp şarabı geri götürdü adamların masasına. O ise kendi kadehine döküp bana şerefe işareti yaptı. "Gerçekten inanılmaz" dedi Eliz. "Bu nasıl bi rezillik" dedim. "Şikayet etsek ya" dedi. "Vardır bunu koruyan birileri bu katta olduğuna göre, bir işe yaramaz boşver" dedim. Gözüm tekrar Barış a kaydı. Bacağı olduğu yerde sallanıyordu. Suratındaki damarları belli olmuştu. Arada arkasını dönüp bize şarap gönderen çocuğa kitleniyordu. Olay çıkmamasını diledim. "Ben bi lavaboya gideyim sonra kalkarız" dedim. Lavabosu bile çok şıktı. Uzun bi koridordan geçmiştim. Mekanın aksine oraya gidince rahatladım. Sessizdi. Çok sessiz. Makyajımı tazeledim, elimi yıkadım. Aynada son kez kendime baktım ve kapıyı açıp çıktım. Çıkar çıkmaz erkekler tuvaletinin az ilerisinde dikilmiş bekleyen onu gördüm. O salak çocuğu. Aldırış etmeden ilerliyordum ki tam da umduğum gibi laf attı. Biraların üstüne şarap içmiştim. Beklediğimden iyiydim ama bu sarhoş olduğumu değiştirmiyordu.
"Şarap içtiğini görünce şarap yollamıştım. Neyini beğenmedin ki" dedi gülerek. "Seni" dedim. Cevap vermesini beklemeden adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım. O da aynı şekilde. "Ama ben seni beğendim" dedi. "Uzatma" dedim. Sesim normalden biraz daha fazla çıkmıştı. "Naparsın uzatırsam" dedi sırıtarak. Ellerini göğsünde birleştirmiş duvara yaslanmıştı. "Yolladığın şeyi kabul etmedim. Bence bu bir mesajdı. Bu mesajı götünden anladın sanırım. Üstüne hala gelmiş,yolumu kesmiş şekilde laf atıyorsun. Bundan sonra da tacize girer artık. O yüzden kes sesini" dedim. Bunları söylerken resmen nefes almamıştım. Sinirim tepeme çıkmıştı. "Kes mes sen hayırdır? Laflarına dikkat et" diyerek üstüme yürüdü. "Fazla naz aşık usandırır kızım" diye ekledi. "Ne nazı be?" Dedim. O sırada onun sesini duydum. Anlaşıldı her başım belaya girdiğinde beni kurtaracaktı bu çocuk.
"Kız istemiyorum diyo anlamıyor musun lan?" Diyerek bize yürüdü Barış. "Anlamıyorum lan" diye cevap verdi. Barış iyice sinirleniyordu. Yumruğunu sıktı. "Anlatayım ben o zaman" diyip çocuğun suratına yumruk salladı. İstemsizce çığlık attım. Kavga benim için travmaydı. Önceden yaşadığım şeylerden dolayı hayatımda hiçbir şekilde şiddet bulundurmazdım. Elim ayağım birbirine dolaştı. Onları ayırmaya çalışıyordum. Ama nafile. Barış çocuğun üstündeydi. Bi anda çocuk Barış ı itip üstüne çıktı ve onu yumruklamaya başladı. Onu itmeye çalıştım ama o sırada beni öyle bi itti ki resmen duvara çakıldım. "Ah" diye sertçe inledim. Barış bunu görünce "napıyorsun lan sen" diye bağırıp çocuğu itti. O sırada sesimizi duymuş olacaklar ki garsonlar geldi. Barış çocuğu onlara savurup "alın şunu atın dışarı!" Diye kükredi. Hemen bana döndü. "Derin iyi misin güzelim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS - BARIŞ ALPER YILMAZ
Teen FictionŞans eseri bir tanışma ile başlar her şey. Önce birbirlerine gıcık olsalarda hayat onları sürekli bir araya getirir ve birbirlerine aşık olurlar.