ÖNSÖZ
Kendimden başka birileriyle paylaşacağım ilk hikâyem, tabiri caizse görücüye çıkacağım ilk öykü bu. Adeta dünyaya gelen ilk bebeğim gibi.
Bir yerlerde aynı yollardan geçtik, aynı hüzünleri yaşadık, aynı dertler edindik, aynı şeylere güldük sizlerle. Kalplerimiz farklı konularda benzer şekillerde attı, zihnimiz ortak mevzularda aynı bulandı belki de. Bazen kaçtık hepsinden bazen yüzleşmek zorunda kaldık ne olacağını bilmeden. Her derde bir deva bulamadık ya da her hüzün sonsuza kadar bizimle kalmadı ve hep uğraştık. Çaba insan hayatında önemli değerlerden biridir bana göre. Olduramasak da bir şeyleri, uğruna çok fazla fedakârlıklar yaptık. Adına da çaba dedik işte, bir şey kazanmasak da verdiğimiz mücadeleyi değerli kıldık. En nihayetinde bir tiyatro oyunu kadar geçiciydi hayat da. Bir gün o perde kapanacak ve geride bıraktığımızla anılacaktık. Bu hikâyede kim oyuncu kim seyirciydi acaba? Hepimiz bir oyun içerisinde miyiz yoksa bir oyunu izleyen taraf mı? Bir sır başka bir hayatı ne kadar etkileyebilirdi ki, zaman her şeye çare olmaz mı? Peki aşk! Tarifini yapın deseler her yaşayan farklı anlatmaz mı? İnsan duygularını her zaman anlamlandıramayabilir. Bir şeylerin hep mantıklı anlamları olmaz. Sadece hissederiz. Hissettiklerimizi de daima somut olarak açıklayamayabiliriz. Hissetmektir işte adı. Neyi, nasılı, niçini yoktur. Hissedilmiştir, bir yerlerde bir şeylere dokunmuş, bir kimya yaratmıştır. Yeterlidir bu cevap fazlasını aramaya gerek yoktur. İnsan zihni, olabilecek tehlikeleri önleyebilmek ve onları bertaraf edebilmek için daima tetikte bekler. Hayatta kalma içgüdümüz oldukça güçlüdür. Bu sebeple bir şey düşünürken her olumsuz ihtimali hesaba katar ve biz çoğunlukla o negatif olan tarafa kayarız. Bazen oluruna bırakmak tek çözüm olsa da zihnimizin o karanlık odalarında kaybolmayı tercih ederiz. Aslında huzur, bulunması bu kadar zor bir durum değildir. Küçük bir çocuğun oyun telaşında, bir deniz dalgasında, başımızı kaldırıp baktığımız gökyüzünde, aldığımız nefeste, sevdiğimiz birinin varlığında, her yerdedir. Biz tercihlerimizi yaşarız. Negatifi, olumsuzluğu seçtikçe hayat da hep öyle gelir önümüze. Çünkü evren ne alıyorsa onu vermeyi tercih eder çoğu zaman. Siz de bu kez kendi siyahlarınızda kaybolmayın. Her olumsuz veya kötü sandığımızın bize bir "iyi" getireceğine de inanın. Hayatın renkleri hep mutlu olmaktan geçmez. Ağlamak da bir renktir, hüzün de. Zaten birini yaşamadan diğerinin değerini anlayamayız. Sevinçleriniz hüzünlerinizden daha çok, karanlığınız renklerinizden daha az olsun.
Hikâyeler birer anı, çoğunlukla yaşanmışlıklardır kurgu da olsa. Yalnız olduğumuzu sandığımız kocaman bir dünya. Bense yaşanmışlığına ve gücüne inandığım kalemimle, kalplerinize dokunabildiğim tek küçük anı kendime kocaman bir hediye sayıyorum. Sevgilerimle....
-Düssel
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE SON PERDE
Teen FictionHayat adil değildi. Belki de adil olması beklenemezdi. Zaten var olma amacımız da tam olarak bir sınav değil miydi? Elbette ki yarışacak, mücadele edecek ve kazanan olmayı umacaktık. Bu sınav koşullarında bazılarımız ayakta kalabilirken, bazılarımız...