HEYECAN 2

14 3 0
                                    

HEYECAN 2

"Hayattaki en güzel şey; tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen sizin
hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olmasıdır."
Ernest Hemingway

* * *

Beliz suratına tokat yemiş gibi kalakaldı oturduğu yerde. Saçmalıktı bu. Akay Özge ile yakındı ve Beliz de ikisinden uzaklaşacaktı, her şey öyle anlamlıydı. Neler olduğunu anlamlandıramadan elinin tersiyle göz yaşlarını sildikten sonra videoda ona denildiği gibi arkasını dönüp, gözleriyle etrafı taradı. Akay oturduğu yerden kalkıp Beliz'in yanına gelmiş ne yapacağını bilmez halde karşısında duruyordu. Bir şeyler söylemesi gereken kişi Beliz'di ona göre. Sessizce duruyor, Beliz'in gözlerinde bir cevap arıyordu. Beliz ise kelimeleri nasıl bir araya getireceğini bilmiyor, ayağa kalkarsa düşmekten korkuyordu. Çünkü titriyordu dizleri ve hatta tüm bedeni. Uzanıp Akay'ın elinden tuttu. Öyle bir andı ki o adeta zaman durmuş, dünya dönmesine mola vermişti onlar için. Tüm evren bir açıklama bekliyor gibiydi Beliz'den. O ise tuttuğu elin sıcaklığında kaybolurken sessizliğini bozdu:

"Titriyorsun..."

Akay'ın sesi çıkmıyor, öylece ayakta duruyordu Beliz'in hafif önünde. Beliz onun tuttuğu elinden çekerek yanındaki boş koltuğa oturmasını sağladı ve devam etti konuşmaya:

"Neler oluyor?"

Sonunda sessizliğini bozmuştu Akay da:

"Anlattıklarım..."

Bir yandan yaşlarını silip bir yandan konuşmaya çalışıyordu Beliz:

"Anlattıkların...Evet çok güzeller. Ama Özge, ona değil miydi senin yakınlığın?"

Afallamıştı Akay. Özge ile özel manada hiçbir yakınlığı yoktu ve Beliz'in neden böyle düşündüğünü anlamamıştı.

"Özge ile yakınlığım mı? Evet, o benim sırlar kovalarken faydalandığım partnerim."

"Sırlar?"

Akay oturduğu yerden Beliz'e döndü ve ellerini avuçlarının arasına aldı.

"Sen kapalı bir kutusun. Bense seni açmaya çalışan anahtar. Özge de bu yolda fikrinden yardım aldığım, senin hakkında beyin fırtınası yaptığım bir kardeşim. Sen ne düşünüyordun ki?"

Beliz sanki evrenin sırrını çözmüş gibi bir rahatlıkla Akay'a sarılmış, başını göğsüne yaslayarak daha çok ağlamaya başlamıştı. Akay'ın bütün vücudu titriyor, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Daha fazla direnebilecek gücü de kalmamıştı zaten. Bir eliyle sıkıca sarılmış diğer elini saçlarına koymuştu Beliz'in. Daha çok kendine çekip kulağına fısıldadı:

"Bu, yanında olamadığım her anı telafi etmeme izin verdiğin anlamına mı geliyor?"

Beliz sessiz sessiz içini çekerek ağlıyor, konuşabileceğini hissetmiyordu. Daha çok yaslamıştı başını Akay'ın boynuna. Akay dünyadan kopmuş gibiydi, derin bir nefes aldı, Beliz'in göğsüne yaslanan başını iki elinin arasına alarak gözlerine baktı:

"Evet mi?"

Beliz böyle sümüklü halini daha fazla görmemesi için tekrar boynuna gömüldü Akay'ın ve sarıldı sımsıkı, "evet" diyerek. İlk kez biri ona bu kadar candan sarılıyordu hayatında. İlk kez birine dokunurken böyle güven duyuyordu. Ne başını kaldırmak istiyordu ne de o andan uzaklaşmak. Yarım saat öncesine kadar derin bir ruhsuzlukla geldiği salon ona bir masal vaat ediyordu şu an. Üstelik günlerce gereksiz yere kendini yemiş, anlamlandırdığı yanlış şeylerle onlara kırılmış, gerçek olmayan şeylere öfkelenmişti. Yine kendini suçluyordu ama bu kez altında bir mutluluk da yatıyordu bu suçluluğun. Çıktığı bu yol onu nereye götürecek bilmese de sorgulamak istemiyordu ne olacağını. Şu an düzensiz kalp atışlarını duyduğu bu kalp sımsıcak hissettiriyordu ona, hayatında hiç hissetmediği gibi. Çantasından çıkardığı mendille yüzünü temizledikten sonra tam salondan çıkacaklardı ki Akay söze girdi:

GÖKYÜZÜNDE SON PERDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin