MASAL
"Bizi hayatın tüm yükleri ve acılarından arındıran bir tek sözcük vardır: Aşk."
Sophokles
Akay gözlerini bambaşka bir sabaha açmıştı bugün. Dün Beliz'e içini açmış, güzel de bir karşılık almıştı onu memnun eden. İlk kez okula iki ayrı insan olarak değil de bir çift olarak gideceklerdi. Akay'ı oldukça heyecanlandırıyordu bu durum. Daha öncesinde de birkaç flörtü olmuştu fakat hiç böylesine net ve böylesine derin şeyler hissetmemişti. Bazı anları beraber geçiren iki yakın arkadaş gibiydi önceki ilişkileri. Beliz onun hayatında çok farklı bir konumda ve çok farklı bir etkideydi üzerinde. Normalden biraz daha erken uyanıp güzelce hazırlandı. Sabah erken saatlerde kahvaltı yapmayı sevmediği için vaktini sadece hazırlanmak için kullanmıştı. Evden de erken çıkıp Beliz'in evinin önüne gitmişti. Beliz'in durumdan haberi yoktu o yüzden onu kaçırmak istemiyordu. Hesaplarına göre yirmi dakikalık bir süre zarfında çıkması gerekiyordu Beliz'in de. Üşümeye başlamıştı Akay, montunun kapüşonunu başına geçirip, ellerini de cebine sokarak bir sağa bir sola gidip geliyordu ısınmayı umarak. Apartmanın kapı sesini duyunca o yöne doğru ilerledi. Bir çocuk fırlamıştı içeriden elinde okul çantası ve matarasıyla arkasından da annesi koşuyordu peşinden "dur, oğlum!" diyerek. Gülümsedi Akay, kendi çocukluğu aklına gelmişti. O da böyle ele avuca sığmaz bir çocuktu. Daima peşinde "yapma, etme, dur!" diye birileri dolanırdı. Akay tüm bunları düşünürken kapı bir kez daha açıldı ve Beliz'di gelen. Akay'ın varlığını fark etmemiş, hızlı adımlarla durağa yürüyordu ki Akay önünü kesti:"Bir günaydın yok mu?"
Hem şaşırmış hem irkilmişti Beliz."Ödümü patlattın! Sen nereden çıktın sabah sabah?"
"Akşam kovdun ya unuttun mu? Ben de sefil sefil bekliyordum işte sabahı."
"Tam bir delisin."
Akay başını onaylarcasına sallamış, sımsıkı sarılmıştı Beliz'e. "İşte şimdi gün aydı." diyerek. Beraber otobüse yürüdüler. Yol boyunca geride bıraktıkları sınavlardan konuştular. Beliz çoğu dersten emindi, Akay ise bazılarından kalacağını düşünüyordu.
"Bir itiraf uğruna bir dersi feda ettim, işte ben de böyle bir delikanlıyım."
"Hahaha...hiç sen olmadın şu an bu!"
"Evet ya böyle raconlar yakışmıyor bana haklısın."
"Sana yakışan efendilik ve centilmenlik." demişti Beliz Akay'ın yanağına dokunarak. Kampüse geldiklerinde otobüsten iner inmez elini tutmuştu Akay Beliz'in. Sağı solu ağaçlarla kaplı dar yoldan geçerken:
"Biliyor musun burası sonbaharda kartpostal gibiydi. Her yer sapsarı yapraklarla doluydu. Hep yürürken ne romantik yer diye düşünüyordum, tam el ele yürümelik yol." demişti Akay.
"Şimdi yapraklar mı eksik?"
Çok hoşuna gitmişti bu soru Akay'ın. Sevgilisi olduğunu kabul ettiği ve bunu içine sindirdiği anlamına geliyordu sadece yaprakların eksikliğini vurgulaması.
"Neyse ki sadece yapraklar." diyerek gülümsemişti Akay.
Sınıfa geldiklerinde tüm şaşkın gözler üzerlerindeydi. Akay Beliz'in sandalyesini çekmiş, montunu almıştı asmak için. Adeta herkes şok olmuştu bu ikiliye. Önceden sohbet ettikleri birkaç arkadaşları yanlarına gelip durumu öğrenmiş, tebrik etmişti. Sınıfta bir çift vardı artık ve birbirlerine de yakışmıyor değillerdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE SON PERDE
Teen FictionHayat adil değildi. Belki de adil olması beklenemezdi. Zaten var olma amacımız da tam olarak bir sınav değil miydi? Elbette ki yarışacak, mücadele edecek ve kazanan olmayı umacaktık. Bu sınav koşullarında bazılarımız ayakta kalabilirken, bazılarımız...