13- Süryani Babaanne ve Dövme

142 24 1
                                    


Beğeni+yorum

Eski bir döşekte uyandım. Odada kimse yoktu. Sağolsun canım karım her an yanımda (!)

Küçük kasvetli odaya göz gezdirip doğruldum. Hadi ben yumuşak yere düşmüştüm de olan dondurmaya olmuştu.

Kapıyı açıp büyük koridorda gezdim. Bütün kapılar kapalıydı mutfak ve ilerideki bir oda dışında. Orada olacaklarını düşündüm ki yanılmamışım, oradalardı.

Tekli koltukta oturmuş, kollarını birleştirmiş, bir bacağını diğer bacağına uzatmış memnuniyetsiz bir kadın vardı. Bir de onun hemen karşısındaki koltukta onun yıllar sonraki hâli.

Akraba olduklarını anlamak hiç zor değildi. Genleri hiç bozulmamıştı. Eğer Sitare'nin babası da böyleyse ölen o papatya annenin vay halineydi. Yaşarken çok çekmiş olmalıydı.

Beni gördüğünde başını çevirmedi. Sadece gözüyle takip etti. Mimik veya jestlerinde en ufak bir fark olmamıştı. Onun aksine çekinerekte olsa gülümseyerek gidip yanındaki üçlü koltuğa oturdum. Gergin bir hava vardı. Normal şartlarda kendi zamanımda olsaydım ikisini de öldürürdüm. Öyle bir gerginlik...

"Kendine geldiysen gidelim?"

Başımı iyi olduğumu belli etmek için salladım.

"Yemeğe kalın."

"Ne belli içine zehir atmayacağın?"

Yutkundum. Aile içine karışmamak lazımdı. Özellikle de karşımdaki boylu boyunca olan duvarda üstüne arapça yazılar yazılmış kitaplarla dolu bir kitaplık varken.

Belki de Süryaniceydi.

"Kendi torunumu mu zehirleyeceğim? Daha da önemlisi Cengiz Beyi?"

Daha da önemlisi mi oluyordum yani ben bu kadın için? Tanımıyorum da. Görüntüsü falan da unutalacak gibi değil ki?

Sitare ayağa kalkınca bende onunla birlikte kalktım. İkimiz de kadına cevap vermedik ama onun susmaya niyeti yoktu.

"İnandığı gibi kader onu buraya getirdiyse, misafir etmek zorundayız kızım."

Buraya getirmekten kastı ev değildi. Konumdan değil zamandan bahsediyordu. Bende Sitare'de bunu fark etmiştik. Nerden bilebilirdi bilmiyordum. Sitare, o kadın her şeyi bilir demişti biz gelmeden önce.

Hem daha da önemlisi, inandığı gibi derken neyi kast ediyordu? Kader getirmişti beni buraya.

Geri oturduğumda Sitare'nin bakışları babaannesinden bana döndü. Kalk dedi gözleri ile. Kalkamazdım. Camuka'nın dediği Süryani kadın, Sitare'nin babaannesiydi.

Burada kalmakta sorun yoktu. Ama bir nedene ihtiyacım vardı.

Baktı ben kalkamıyorum, o da geri oturdu.

"Beni buraya getiren sen misin?"

Kartları açık oynamak lazımdı. Net soru, net cevap getirirdi.

"Evet."

Dediğim gibiydi işte. Ama neden? Ben sormadan devam etti. Ancak bana değil, Sitare'ye konuşuyordu.

"Biz Süryanilerin soyu en eskilere dayanır. Asur'lulardan ya da Aramilerden. Bizler, Aramilerdeniz."

Yutkundu. Arkasına yaslandı. Memnuniyetsiz suratı yumuşaktı.

Sitare -BİR MOĞOL HİKAYESİ; CENGİZ HAN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin