16- Final

167 25 7
                                    

2 Yıl 5 Ay Sonra: Şubat

Cengiz'den:
İş dönüşü kendime de iki şişe almış, motorumun önüne asmıştım poşeti. Bildiğim yoldan devam ettim. Ev zaten kira değildi. Sitare'nin satın aldığıydı. Kafeden aldığım maaşım da oldukça iyiydi. Asgarî ücretten fazla kazanıyorduk. Hatta bahşişler tek başına hemen hemen asgarî ücret kadar tutuyordu.

İzlenme hisse yoktu bir buçuk yıldır. Camuka sık sık uğrar, genellikle de yanına Japonu getirirdi. Üçümüz ev arkadaşı değildik o ama eşekler evimden çıkmazdı.

Sitare yoktu. En son o gün ona sarılmıştım, kafeye geçmiştim ve Sitare'yi bir daha hiç görmemiştim.

Ben yokken eve uğramıştı bu iki yılda iki kere. İkisi de ilk altı ayın içindeydi. Biraz oturuyordu, mutfaktan bir bardak su içiyordu, ardından içinde kamera olmayan tek yere yani yatak odasına gidiyordu.

Özlemiş miydim? Açıkça evet.

Gelecek miydi? Hiç sanmıyorum.

Eve gelince kapının önünde ayakkabı yoktu. İnsan bir umut gerçekten beklerdi ya hani, bu durum oydu.

Boynumu kütletip açtım kapıyı. İçeri girip kendimi salondaki koltuğa attım. Bir şişe açıp kafaya diktim. Işığı açamazdım. Her türlü masraftan kaçınmak gerekiyordu. Yurt dışına çıkmaya çalışıyordum.

Yanımdaki kumandaya uzanıp rastgele bir kanal açtım. Haberler hiçbir şekilde ilgimi çekmezdi. Sürekli negatif durumları görmek için fazla yaşlı biriydim.

Kung Fu film serisinden üçüncüyü görüp onu izledim tanınmayan bir kanalda. Şişeler de dizi de bitmişti. Yine de uykum  hiç yoktu.

Bir sigara yakıp tişörtümü çıkardım. Banyoya girerken kısa bir an musluğun üstündeki aynadan kendimi gördüm.

Üçe vurduğum saçlarım, yanık tenimde geçmişten kalan yaralarım. Kollarımda, belimde ve geriye kalan vücudumun çoğunda kalan, siyah dövmeler...

Bu çağ bana yaramış mıydı, yaramamış mıydı, bozuk muydu yoksa ben mi bozulmuştum?

Hiçbir fikrim yoktu.

Temiz bir duş alıp yatak odasına yarı çıplak girdiğimde ağzımda yine bir sigara vardı. Duş uyku getirmişti.

Gelen uykuyu tamamen kaçıracak biri yüzüstü yatıyordu yatakta. Sevgilim, Sitare.

Değil miydik? Adam akıllı bir ayrılık konuşması geçmemişti aramızda. Aslında bakarsanız hiç sevgili olduğumuzu da dile getirmemiştik.

Yavaşça gittim yanına. Ayak ucunda duruyordum. Gözleri kapalıydı. Çok hafif kirpikleri hareket ettiğinde tuttum nefesimi.

Ne zamandandır buradaydı? Ben banyodayken mi gelmişti yoksa öncesinde ben eve gelmeden burada mıydı?

Uyandırmak istemedim belki uyanırsa gider diye. Yanına kıvrılıp yatma isteği daha ağır bastı ama geçtim onu göreceğim tekli koltuklardan birine. Sadece onu izledim.

Kan lekeleri vardı yüzünde. Korkmaya gerek yoktu, onun olmadığı belliydi.

Derin bir nefes aldım zorlukla. Parmağımdaki dövme dikkatimi çekti hemen. Yüzük gibi parmağımı dolayan Sitare yazısı. Artık gelmeyecek diye düşünüp yaptırdığım ilk dövmelerden.

Yavaşça ayağı kalkıp yanına gittim. Uyanırsa da uyansın, zaten her türlü gidecek diye kıvrıldım yanına. Ağır ağır açmıştı gözlerini. Beni dibinde uzanmış görünce refleksle geri çekilir ya da korkar sandım ama hiç tepki vermeden bayık gözlerle yüzüme baktı. "Değişmişsin." dediğinde önemsiz olduğunu belirtmek için omuz silktim.

Sitare -BİR MOĞOL HİKAYESİ; CENGİZ HAN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin