Geçmişte Kalmayan

374 18 27
                                    

Zıyzıyzıy!

Selam! Nasılsınız? İyi olun. Ben iyiyim, geçen sekiz aya kıyasla. Şimdi daha iyiyim. Anlatacağım bölüm sonunda, söz. Beni ve saçma muhabbetlerimi özlediğinizi biliyorum (muhtemelen kimse özlemedi) ama çok uzatmayacağım, her şeyi konuşuruz bölüm sonunda.

İyi okumalar dostlarım, sizleri çoook seviyorum ve öpüyorum, iyi okumalar<333

Zaman: Öyle bir şey olmazdı, ama ilk sezonda ya Vartolu İdris ona iki seçenek sunduğunda gitmeyi seçseydi? Öyle bir şey işte.

•••

Salih tabakları masaya koyarken aklı başka yerlerdeydi. Bunu gören Saadet ocağın altını kapatıp yumurtayı masaya bıraktıktan sonra, "Salih?" dedi. Salih başını kaldırıp ona gülümseyince genç kadın, "İyi misin?" diye sordu. Salih başını salladı ama aklı hâlâ Çukur'daydı. Oradan gideli ve Erbaa taşınalı neredeyse bir yıldan fazla olmuştu ve en son üç ay önce gelmişti ailesi ziyarete. O da İdris doğduğu içindi. Tamam, telefonda görüşüyorlardı elbet ama bu yetmiyordu Salih'e. Genç adam sofraya oturdu ve omzunun üzerinden, beşikte uyuyan bebeğe baktı. Yüzüne bir tebessüm kondurup karısına döndü tekrar. "Uyuyor hâlâ." Saadet başını salladı çayları doldururken. "Hımm... Uykucu. Babasına çekmiş." Salih de gülümseyerek Saadet'in oturmasını bekledi.

Medet de elindeki havluyla yanlarına gelince Salih tekrar gülümsedi. Medet ise onlarla pek ilgilenmiyordu. Onun işi yeğenini eğlendirmekti. "Anaam!" diye bağırdı Medet, İdris'in yattığı beşiğe doğru yavaş yavaş ilerlerken. Salih şakaklarını sıvazladı. "Yarabbim sabır yarabbim..." Saadet gülmemek için alt dudağını dişlerken, Medet İdris'in yanına varmıştı bile. "Kimler uyanmış! Hele şunun yanaklara..." Salih derin bir nefes aldı. "Sana da günaydın Medet!" Medet ona yan gözle bakıp soğukça, "Günaydın." dedikten sonra tekrar yeğenine döndü. "Aman da aman!" Saadet, "Medet hadi otur, çayın soğuyacak!" dese de Medet onu pek dinlemiyordu. Salih de, "Boş ver." diyerek omuz silkmişti. Bunu duyan Medet, ona ters bir bakış atıp tekrar yeğeniyle ilgilenmişti.

Tam kahvaltıya başlayacakları sırada çalan zil sesi kulaklarına doldu. Salih, "Ben bakarım," diyerek eliyle kalkmak üzere olan Saadet'e otur işareti yaptı ve kapıya doğru adımladı. Bir yandan kimin gelebileceğini düşünüyordu ama aklına gelen hiçbir isim yoktu. Kapıyı açtığı an gördüğü yüzle şok olmuş bir mutluluk belirdi suratında. Ağlasa mı gülse mi bilemedi. Salih, "Yamaç'ım?" diyerek gülümseyen kardeşine koştu ve hızla sarıldı. "Ohh bee!" Yamaç gülerek abisinin sırtını sıvazlarken, Salih hasretle saçlarını okşadı. "Sonunda be oğlum! Neredesiniz ya?" Yamaç geri çekilip Salih'in suratını inceledikten sonra, "Paris!" dedi ve kıkırdadı. "Fransa ve Almanya!" Salih ona kaşlarını kaldırıp, "Dünya turu haa?" deyince Yamaç da gülerek başını salladı. "Vay be Raken Rollcu..." dedi Salih hayranlıkla. "Sen de gittin Çukur'dan."

Yamaç başını salladı abisinin omzunu sıvazlarken. "Duramazdım zaten orada. Sen bahane oldun." Salih de geçmişi hatırlayınca bir sessizlik oldu. Fakat ikisi de birbirinin yüzüne hasret kaldığından, bu sessizlik çok uzun sürmemişti. Konuşmayı başlatan Salih oldu. "Eee, görüyor musun babamları hiç? Nasıllar?" Yamaç biraz düşündü. Yakın zamanda görüşmemişlerdi. Fakat buraya gelme nedenini hatırlayınca bir anda ciddiyete büründü oğlanın gülümseyen suratı. "Haa, evet evet. Salih, ben de onun için geldim." Salih'in kaşları çatıldı. "Birine bir şey mi oldu?" Yamaç adamın gerginliğini fark edip, "Yok yok..." dedi ve kapıya baktı. "İçeri buyur etmeyecek misin Vartolu?" Salih, kardeşinin ona eskiden kullandığı isimle hitap etmesine gülümseyerek, "Edeyim Raken Rollcu, kapıda kalma." dedi ve içeriyi gösterdi eliyle. "Buyurun Yamaç Bey. Biz de kahvaltı yapıyorduk tam."

Çukur Hayali Sahneler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin