26.Sürprizlerin Adamı

25.6K 1.3K 2.4K
                                    

#kodex

Selam sevgili kodex!

Bu hafta sonu yeni bölüm gelmeyecek. Bir haftalık ara veriyoruz. Belki biliyorsundur. Basılı bir serim var. Ateşli Kanatlar Serisi, onun beşinci kitabını basıma hazırlıyoruz. Lütfen bana şans dile. Duaların benimle olsun. Bu sebeple birkaç gün ortalarda olmayacağım. Kısmetse diğer hafta sonu görüşürüz. Bu zamana kadar oy ve yorumlarla bana destek olursan çok mutlu olurum. Keyifli okumalar <3

placebo, running up that hill

#  

Aram Alevhan

Nothing Hill'deki ufak telefon dükkanlarından birine gittim.

Sim kartım adıma kayıtlı olmadığı için açamayacaklarını söylemişlerdi, ben de onlara para teklif etmiştim. Çalışanlar telefonumu aramaya açmışlardı bu yüzden şimdi kayıt yaptırdığım otelin resepsiyonunda elimdeki telefonu çevirirken aklımda tek bir şey vardı. Odama çıkıp Kar'ı aramak.

Uçakta adını değiştirip hortumu silmiştim. Yeniden Kar'ım diye kayıtlıydı.

Ayrıca meme fotoğrafı atacak kadar cesur kızın yüzüme karşı da öyle cesur olmasını bekliyordum. Ya da... Daha cesur. Onu, teninin sıcaklığını, kokusunu, incecik sesini düşündükçe kasıklarım ağrıyordu.

"Odanız çatı katında efendim, arzu ettiğiniz gibi."

Resepsiyondaki, göğsündeki yaka kartında Daria yazan kumral yaşı küçük kız oda anahtarımı bana uzatmadan önce kocaman gülümsedi. "Bana Derya diyebilirsiniz. Ahizeyi kaldırıp dokuzu tuşlarsanız ben açarım telefonu."

Manyetik anahtarı cebime attım.

"Türk müsün?"

Kız kibarca başını salladı. "İsterseniz odanıza Türk Kahvesi gönderebilirim," dedi gözleri ışıldıktan. Hacı hacıyı mekkede; Türk, Türk'ü kahvede bulurmuş.

"Olur." Başımı kaldırıp duvardaki saate baktım. Dokuz. Kar, çoktan uyanmıştır. Otelin tam karşısındaki dev binada nefes alıyor şimdi. Artık ikimiz de aynı havayı soluyoruz.

"Sade Türk Kahvesi ve bir de büyük boy filtre kahve alayım odama." Gitmek üzere dönüyordum ki tekrar durdum. "Bir de beyaz çikolatalı gofret alabilir miyim? Teşekkür ederim Derya." Kız yeniden önündeki bilgisayara dönerken görevli bir çocuk yanıma geldi.

"No need. I can handle it."

(Gerek yok. Ben hallederim.)

Çocuk, resepsiyondaki kızın yanına dönerken ben asansörün tuşuna bastım.

Kaldığım kata geldiğimde popomdaki telefon çalmaya başladı. Oda numaramı görüp hızlı adımlarla yürürken elimi cebime atıp telefonu çıkardım.

Arayan Engin'di.

"Engin. Odaya giriyorum daha." Manyetiği okutup kapı kolunu indirdim. Henüz havalandırılmış taptaze bir koku yüzüme çarpınca da istemsizce derin bir nefes aldım.

"Emeklilik paramı harcayarak sana en güzel odayı aldım Aram," dedi Engin ciddi bir sesle. Hoparlöre alıp telefonumu, odadaki küçük ceviz içi rengi masanın üzerine bıraktım. Sonra da deri ceketimi çıkarıp kahverengi tekli koltuğun başlığına koydum.

"Çatı katı nasıl? Pencereleri nasıl büyük mü?"

Siyah gömleğimin düğmelerini çözerken gözlerim kapkara camların ardındaydı. "Evet, büyükler. Karşıdaki bina çok net."

KODEXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin