Annem bir erkekle olmayacağımı, daha doğrusu gay olamayacağımı düşünüyor bu gerçeği reddediyordu.
Moralim oldukça bozukken Yuan'dan bir arama geldi. El telefonunu aramıştı. Açtım telefonu. Artık
telefonun ucunda ki kişinin Dazai olduğunu düşünmeyi bırakalı uzun zaman oluyordu. Sahi neden hiç aramamıştı?Chuuya: Kimsiniz?
Yuan: Benim Yuan. Bayadır göremiyoruz, bi ara dışarı çıkalım mı?
Chuuya: Bilemiyorum.. bu günlerde pek dışarı çıkasım yok.
Yuan: Yarın sahilde buluşalım. Moralin de yerine gelir hem, eğleniriz fena mı olur?
Chuuya: Çok kalamayacağım ama.
Yuan: Olsun, fark etmez.
Telefon bir anda kapandı, iç çektim. Hiç istemiyordum aslında ama çok yakın bir arkadaşımdı. Gitmek zorundaydım.
Ertesi gün okulda da hiç bişi olmadı. Aklıma Fyodor gelmişti. Ona nolmuştu sahiden? Akutagawa.. onun hangi üniversiteye gittiğini hatırlamıyorum... ama Fyodor'a ne olmuştu? Belki Dazai'nin nerede olduğunu biliyordur...
Atsushi'ye sormak istedim, ama okula gelmemişti. Okuldan çıktığımda Yuan'la buluşmak için sahile gitmiştim. Piknik için sandviç yapmıştı, yiyecek bir şeyler almıştı.
Yere örtü sermişti, ekoseli örtünün üstüne oturduk.
Yuan: Nasılsın?
Chuuya: Bilmiyorum... Dazai'yi özlüyorum.
Bıkkınlıkla iç çekti.
Yuan: Hala mı? Umursama artık, dünyada ki tek erkek o mu? Hem illa bir erkek mi olması lazım?
Chuuya: Ne demeye çalışıyorsun?
Yuan: Sürekli aynı şeyleri yapıyorsun, kendine işkence resmen bu. Sıkılmadın mı artık? Unutmak zorundasın.
Cevap vermedim çünkü verecek bir cevabım yoktu. Sadece yiyecekleri yedik, sohbet edip gülüştük. Evden uzak olmak çok güzel gelmişti. Annemin vahlamalarını duymamak yada varlığımdan dolayı utanmasını hissetmiyordum.
Yıllardır arkadaşlık kurduğum biriyle, beni anlayan biriyle konuşmak çok hoş.
Bir kaç saat daha oturduktan sonra hava iyice kararmıştı. Bu kadar uzun süre kalmak istemiyordum ama gülmek ve eğlenmek çok iyi gelmişti. Kum ve deniz suyunun buluştuğu ortak noktadan yürüyorduk. Ayakkabılarımız elimizdeydi. Ayaklarımız soğuk suya değiyor, eski anılarımız hakkında konuşuyorduk. Yürürken bir anda durdu.
Yuan: Aptalsın.
Chuuya: Ne?
Yuan: Önünde olan şeyleri görmüyorsun, anlamıyorsun.
Chuuya: Neyi görmüyorum?
Yuan: Boş versene!
Neden kızdığını anlamıyordum, durduk yere neyin öfkesiydi bu? Kaşları çatıkken hızlı adımlarla yürümeye başladı. Yanımdan geçip uzaklaşmak üzereyken, hızlıca kolunu tuttum.
Chuuya: Cevap versene!
Yakamdan tutup dudaklarıma yapmıştı. Kanımın sanki çekildiğini hissediyordum. Öfkeden nefesim kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soukoku
Teen Fiction𖥻 ✿ Paketten bi dal çıkardım ve dedim ki: Beraber yanalım mı? ⇢˚⋆ Ona doğru eğilerek dedim ki: Biz zaten yanıyoruz.