Jungkook, en dipde hissediyordu. Bunca sene ve bu yaşına rağmen hayatında ilk defa böyle hissetmişti.
Küçük bir çocukken ailesinin ölümünden sonra akrabaları sahip çıkmamış, yurda vermişlerdi. Jungkook, o günlerde bile böyle kimsesiz hissetmemişti. Çünkü kendinden iki yaş küçük sevimli bir oda arkadaşı vardı.
Park Jimin...
Küçücük yaşına ve cüssesine rağmen Jungkook'un kalbinde ve hayatında büyük bir yer kaplamıştı. Her zaman yanında olmuş, cennet gibi gülüşünü ona sunmuştu.
İkili aynı yurt ve odada yıllarca beraber yaşamışlardı. Beraber aç bırakılmış, cezalar almış, dayak yemişlerdi. Biri hatası yüzünden ceza alsa da diğeri onun cezasına ortak olmuştu.
Alışmışlardı...
Her olumsuzlukları beraber yaşadıkları için alışmışlardı. Jimin, Jungkook'un meleği, küçük civciv'ydi. Jimin içinse durum hemen hemen aynıydı. Jungkook onun kurtarıcısı, biricik hyung'uydu.
Aralarında bağ ve sevgi her geçen gün korkunç bir hal alıyordu. Günün her saati yan yana olmaları ikili dışında herkesi rahatsız etmeye başlamıştı.
Zaman geçti ve Jungkook, on yedi yaşına girdiğinde Jimin'in gün geçtikçe gelişen vücudu ve değişen giyim tarzı sorun yaratmaya başlamıştı. Jungkook için sorun değildi, o minik civcivini her şekilde severdi ama sorun kaldıkları yerin erkeklere özel yurt olmasıydı.
Jimin'in sürekli sözlü tacize uğraması ve şiddet görmesi Jungkook için son nokta olmuş, daha yeni on sekiz yaşına giren Jungkook, Jimin'i de alıp kaçmıştı.
Yaşı gereği kendisine kalan mirasdan sadece sahip oldukları ev'de yaşayıp, her ay küçük bir miktar para kullanabiliyorlardı. Gerisini ise yirmi yaşını doldurduktan sonra kullanabilirdi.
Kendilerine ait bir evleri vardı ve belli bir miktar parayla ve ufak işlerde çalışarak idare etmiş, bir süre rahatça yaşamışlardı. Zaman su gibi akıp giderken Jungkook, yaşını doldurup bütün haklarını almış ve Jimin'i de bunlara ortak etmişti.
Herşey rüya gibiydi. Aralarında bağ gün geçtikçe farklı bir hâl almaya başlamıştı tâbi. Bir birilerine aşık olmuş, ama söyleyememişlerdi. İkili öğrenilirse aralarındaki sevgi bozulur diye hislerini saklamışlardı.
Hiç bir sorun yoktu. Her zamanki düzenleri devam ediyordu. İkili okula gidiyor, derslerine giriyor ve part time işlerinde çalışmaya devam ediyorlardı.
Tâki o geceye kadar. İkili bir şişe diye başladığı alkolü gereğinden fazla kaçırmış ve kör kütük sarhoş olmuştu. Öyle ki, isimlerini dâhi unutmuşlar.. geriye sadece bir birilerine olan aşkları ve çekimleri kalmıştı.
Bedenler arzu ve şehvetle birleşirken sabaha yorgunluk, baş ağrısı ile uyanan Jungkook, bir süre neler olduğunu düşünmüş, aklına dolan anılarla evin her köşesinde Jimin'i aramıştı.
Defalarca kez arayıp mesaj atmış, yanıt alamamıştı. Arkadaşlarında, gidebileceği her yerde aramış ama en ufak bir iz bile bulamamıştı. Aradan geçen bir kaç ayda Jimin'i ararken aynı zamanda kendini suçlamıştı.
O gece fazla içmese, kendini kaybetmeseydi Jimin'e dokunmaz, kendisinden kaçmasına sebep olmazdı. Jimin'in düşüncesi ise çok başkaydı..
Jungkook:
Jimin, güzelim.
Cevap ver, lütfen..Jungkook:
Konuşalım olmaz mı?
Böyle devam etsin istemiyorum,
Bir birimizden uzakta.Sarışın:
Hyung, ben çok kötüyüm
Nefes alamıyorum.Jungkook:
Nerdesin?
Söyle hemen seni almaya geleyim
İstersen hiç konuşmam,
Ama iyi olduğunu bileyimSarışın:
Özür dilerim hyung.Jungkook:
Ne olduğunu, nerde olduğunu söyle
Hadi?
Sarışın:
Yoongi'nin yanındayım.Jungkook:
Senin, onun yanında olmadığını söylemişti,
Lanet olsun!Sarışın:
Gizlemesini ben istedim hyung,
Ama şuan sana ihtiyacım var.
Jungkook:
Hemen geliyorum güzelim,
Hemen.Sarışın:
Özür dilerim tekrar,
Özür dilerim.
Hepsi benim yüzümden.Jungkook:
Senin yüzünden değil,
Sakin ol
Gelince konuşuruz
Tamam mı?Sarışın
Tamam hyung.---------
Bu da, böyle bir bölüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST YOU
Fanfiction[Tamamlandı] "Kimse umrumda değil, sadece sen..." semekook ukemin mpreg