(Aylar sonra)
"Çok güzelsin ama sen… böyle olmak zorunda mıydı?"
"……...…"
"Evet evet, annene çektin biliyorum. O da böyle çok güzel... sanki dünyanın en eşsiz parçasıymış gibi, ikinizi birlikte nasıl koruyacağım ben?"
"…………"
"Evet babacım haklısın, güzellik başa bela işte."
"Jungkook ne yapıyorsun sen?"
Jimin elinde biberon ile bebek odasına girerken sordu merakla. Eun Mi beşiğinde ayaklarını sallayıp iri gözlerini etrafta gezdirirken Jungkook onu izliyor ve onunla konuşuyordu. Eun mi şuan beşinci ayına girmiş dünyalar güzeli bir bebekti.
Rahat geçen hamilelik dönemi ve doğumdan sonra ikilinin günleri rüya gibi geçmeye devam ediyordu. Eun Mi çok sessiz ve uslu bir bebekti, karnı tok ve altı temiz olduğu sürece babalarına asla rahatsızlık vermezdi.
Güzellik uykusundan uyanır, sütünü içer ve karnı doydu mu etrafında olan eşyaları izleyip olduğu yerde uykuya dalardı. Jimin ve Jungkook'un işine de en çok yarayan kısım buydu, Eun mi'in uykucu olması onlar için saatlerce süren sevişme demekti.
Aslında hayatlarında değişen bir düzen olmamıştı hiç, çünkü prensesleri asla onlara zorluk çıkarmıyordu. Ama bu Jungkook için geçerli değildi, henüz minicik olan bebeğini şimdiden kıskanmaya başlamıştı bile.
Her zaman olduğu gibi Eun mi'yi karşısına alıp gelecek hakkındaki endişelerini anlatan Jungkook'un bakışları kapıdan içeri giren güzeller güzeli eşini bulunca dudaklarını büzdü hemen.
"Kızımla dertleşiyorum."
"Ne derdin varmış bakalım?"
Eun Mi'yi kucağına alıp biberonu içmesi için ağzına uzatırken sordu Jimin. Eun Mi, dolgun dudaklarıyla biberonun ucunu ağzına almış ve hızlı hızlı içerken Jungkook bu görüntüyle iç çekti. Sarı seyrek saçları okşayan Jimin ise karşısında dolu gözlerle kendilerini izleyen bedenden cevap bekliyordu.
"İkinizde çok güzelsiniz! Önce sen, şimdi kızım... Eun Mi sana çok benziyor, bu durumdan şikayetçi değilim ama ilerde herkesi peşinden koşturacak ve ben onlarla uğraşmak zorunda kalacağım."
"Sevgilim kızımız daha minik bir bebek."
"Ama ilerde büyüyecek, ya sevgilisi olursa?"
"Bence olmaz. Eun Mi direk evlenir aşkım.."
Jimin'in dalga geçerek söylediği cümleyle Jungkook olduğu yerde tepinip ağlamaya başlamıştı bile. Jimin'in gözleri şokla açılmış bir şekilde onu izliyordu. Şaka değil, gerçekten gözlerinden inci taneleri dökülüyor, isyan ediyordu şuan.
"Ya hayır! Benim kızım evlenmeyecek! O babasının aşkı olarak kalacak! Benim dünyalar güzeli prensesim olarak kalacak!"
"Jungkook saçmalama! Kızımız bebek daha-"
"Ama büyüyecek? Ya aşık olursa? Ya sevgilisi olacak adam kızımı üzerse? Ya aldatırsa yada- AMAN TANRIM! ya kızıma el kaldırırsa?"
Eun Mi gözlerini irice açmış babasının tepkilerini izlerken Jimin, kolları arasındaki bebeğini yatağına yatırmış alnına öpücük kondurup uzaklaşmıştı. Oflayarak Jungkook'un yanına gidip ensesine tokat atmıştı sinirle.
"Ya sen ne saçmalıyorsun? Çocuk daha konuşamıyor ama sen senaryo yazmaya başladın bile. Yeter drama yarattığın kızım uyuyacak, sessiz ol çarpmiyim bir tane!"
"Ama aşkım?"
"Jungkook..."
"Tamam, ben salondayım hayatım."
Önce dolgun dudaklardan öpücük çalmış, daha sonra ise Beşiğe yaklaşıp Jimin'in küçük kopyası olan kızının tombul yanaklarına öpücük kondurmuştu.
"Bu konuyu sonra baş başa konuşalım kızım."
Jimin'in sinirli bakışlarını üzerinde fark ettiği için fazla uzatmadan odadan çıkmıştı. Kapıyı ardından kapatır kapatmaz Jimin kendini tutamayıp kıkırdamaya başlamıştı, Jungkook gerçekten de bazen küçük bir çocuk olabiliyordu.
"Prensesim benim, kookie baban arada böyle deliriyor, kulaklarını kapat ve onu dinleme tamam mı? Hadi şimdi uyuyalım, uyku saatin geçmek üzere."
Jungkook, mutfakta atıştırmalık birşeyler hazırlarken Jimin, Eun mi'yi uyutuyordu. Kısa sürede uykuya dalan miniğin beyaz, tombul eline öpücük kondurup üzerini örterek odadan çıktı Jimin. Salona indiğinde Jungkook'un televizyon karşısındaki küçük masada atıştırmalık ve iki kadeh kırmızı şarap hazırladığı görmüştü.
"Sevgilim.."
"Gel buraya."
Koltukta oturan bedenin karşısına geçerken Jungkook, onu kolundan çekip kucağına oturmasını sağladı ve beklemeden dolgun dudaklara yapıştı. Kısa sürede aldığı karşılıkla dilini aralanan dudaklar arasına gönderdi ve öpüşmeyi daha da alevlendirdi.
Jimin'in kolları boynuna dolanırken Jungkook'un elleri belini okşuyor, dolgun kalçaları kasıklarına bastırıyordu. Jimin'in inleyerek sürtünmesiyle sertleştiğini hisseden Jungkook boğukca inleyip dudaklarını ayırdı. Jimin, kızarmış dudaklarıyla nefessiz kalmış bir şekilde Jungkook'a bakıyordu.
"Ne oldu bir anda böyle?"
"Bir anda değil, seni gördüğüm her an ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum. İyiki varsınız, iyiki size sahibim sarışınım.."
"Asıl biz sana sahip olduğumuz için çok şanslıyız, Eun mi senin gibi bir babası olduğu için çok şanslı.. iyiki sen sevgilim."
Dudaklar kısa bir öpücük için ortada buluşmuş, geri çekilen Jungkook, çıplak bacakları okşayıp tek kaşını kaldırıp imâlı bir şekilde sormuştu hemen.
"Sadece Eun mi'nin mi?"
"Hayır~ bende çok şanslıyım babacık~"
Kalçalarını altında sertleşmeye başlayan penise bastırıp dudaklarını yalayarak konuşmuştu. Jungkook'un boğazı kururken zorlukla yutkundu.
"Sen... Çok fenasın."
"Biliyorum... Sende fenasın, sertleşmeye başlamışsın bile~"
"Üzerindekileri zaten bunun için giyinmemiş miydin? istediğini alacaksın
şimdi.""Bekliyorum babacık~"
-----------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST YOU
Fanfiction[Tamamlandı] "Kimse umrumda değil, sadece sen..." semekook ukemin mpreg