Not: Kitaptaki zaman dilimi; Alt Paleolitik, günümüzden yaklaşık 2.5 milyon yıl ilâ 200 bin yıl öncesini kapsayan dönemdir. Bu dönemde Homo habilis (ve Homo rudolfensis), Homo erectus (ve Homo ergaster) ve Homo heidelbergensis olarak adlandırılan ilk insanlar yaşamışlardır.
Yani atalarımız olan homosapienslerin atası.
Bizim karakterler, homo erectus oluyor. Yani erkek karakteri yanık tenli, pürüzsüz ciltli manken olarak hayal etmeyiniz. Aynı şekilde kadın karakter de dünya güzeli, tüysüz sarışın afet DEĞİLDİR.
(Bunu dedikten sonra yazar erkeği Jason Momoa olarak hayal ediyor.)
Tıpkı Sitare adlı kitapta eski Moğol yaşantısından bahsettiğimiz gibi, bölüm sonları ve başları bilgilendirme yerleri vereceğim bu kitapta da lazım olursa. Ama lazım olmaz büyük ihtimal. Kafanızın karışmayacağının ve eğleneceğinizin temennisini veriyorum efenimmm...
İyi okumalar dilerim;
🔆
1. Bölüm: Kamu'nun evliliği
Afrika kıtasının kenarlarında kalıyorduk. Suya yakındık, avlanmak için her türlü hayvanımız vardı ve iklim koşulları güzeldi. Gidebilir, eğer yaşarsam geri dönebilir, delirmediğimi herkese kanıtlayabilirdim.
Hoş, bizim gibi iki bacaklı canlıların yalnız olmadığına inanmadıkları gibi, bana da inanmazlardı. Kanıtlara bakmazlardı bile. Onlara göre tanrılarından Naru, beni lanetlemişti. Mantığımı da gözlerim ile birlikte almıştı. Bana göre mantıksızlık dedikleri delilikti.
Normal şartlarda tanrıları onları da lanetlemesin diye beni öldürür ve adak olarak adarlardı. Tanrılarının intikamını alırlardı. Baş kaldıran herkese böyle yapmışlardı bu zamana kadar.
Beni öldürmemelerinin tek nedeni bu topluluğun lideri Kamu'ydu.
Tıpkı babası gibi, aramızdaki en iri kişi oydu. Hep en büyük avları o getirir, ailesine tek başına bile bakardı. Beni anlayabileceğini düşündüğüm tek kişiydi.
Anlamamıştı. Ona göre de deliydim.
Buna rağmen niye öldürtmemişti bilmiyordum. Burada ne insanlar yüzüme bakıyordu, ne avlarını benimle paylaşıyorlardı. Erkeklerle avlara katılmam da doğru değildi dinlerine göre. Çoğunlukla topladığım otları yiyor, bazen de küçük hayvanlarla geçiniyordum.
Bu sebeptendir ki hepsinden daha tıfıl, küçük kalıyordum.
Onlardan farklıydım. Gökyüzü renginde gözlerim vardı her şeyden öte. Bu dışlanmam için başlı başına bir nedendi.
Onun dışında bir kaç kere sesli düşünmüştüm. Yemeklerimizi sıcaktan ve soğuktan koruyabilmemiz için bir yol olmalı demiştim, kalın etleri yumuşatmanın bir formülü olabilir demiştim, demiştim de demiştim...
Evet, belki de deliriyordum ama en azından bir ilerleme istiyordum. Bu canlılar hiçbir şekilde gelişmişlik göstermiyordu! Nereye kadar sadece avlanarak ve onları yiyerek geçirecektik?
Bir süre sonra bu su taşacaktı belki de. Hepimiz helak olacaktık. Ya da belki buna bile gerek kalmayacaktı. Büyük bir hayvan gelip hepimizi öldürecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Gamma: Liderin İzinde
Historical FictionAnlaşmalı evliliklerin alt paleolitik çağda başladığını söyleseydim ne tepki verirdiniz? Mantığın zerre uğramadığı dönemde, bu aptal kabilede doğmuştum. Gelişmeye dair en ufak bir çaba göstermemişlerdi. Sözde tanrıları tarafından lanetlenmiştim, uğu...