Bir sonraki bölüm akşama gelir. Sonra kitabın finalini atıyorum hazır :)
🔆
Sabah uyandığımda hava soğuktu. Kış geliyordu ve üşüyordum. Üstelik Kamu'nun da sıcaklığı yoktu.
Başımı kaldırıp nerede lan bu diye sorgulayan bakışlar attım mağaranın içinde, sonunda gördüm. Sırtı dönüktü. Duvarda bir şeyler yapıyordu ama anlamıyordum. "Ne yapıyorsun?" diye sordum merakla. Koca bir heyecanla döndü bana. Önce dudaklarını birbirine bastırdı. Kısa bir an düşündü ne yapacağını, sonra eliyle gelmemi söyledi.
Uyku mahmurluğu ile kalktım ayağa. Kamu da geri çekilmişti duvarın önünden. İki kişi çizmişti. Çizgileri oldukça belirgin ve netti. "Bu ne?"
"Bizi çizdim." dedi heyecanlı ve utangaç bir sesle. Onu ilk defa böyle görüyordum. Yanakları kızarmıştı. "Bu ben miyim?" dedim bir tanesini gösterirken. "Evet, bak kısacıksın."
"Kısa değilim ki ben?" dedim kaşlarımı çatarak. "Yoo... Kısasın. Bak." dedi elini başımın üstünde sallayıp göğsü hizasına geldiğimi gösterirken. Bir şey demeden resme döndüm. Sinir bozucuydu.
"Ben seviyorum... Yani resim çizmeyi. Göstereyim mi?" diye sordu çocuk gibi bir hevesle. Başımı salladığımda mağaranın bir köşesinde üstü derilerle kaplı yığını atıp geniş düz taşlar çıkardı. "Bak." dedi tekrar. Yanına gidip resimlere baktım. Nehir vardı bir taşta. Biz, tüm kabile, mızraklar, hayvanlar, aklınıza gelebilecek her şey.
"Hepsini sen mi çizdin?"
Gülümseyip başını salladı. Tam yorum yapacaktım ki Gron koşarak girdi içeri. Kamu hızlıca elini önce taşlara siper etmişti, sonra Gron buraya gelmeden üstünü deri ile kapatmıştı.
"Neden hemen geliyorsun? Ben sana gelmememi söyledim. Git buradan." dedi eliyle Kamu'yu kışkışlarken ama Gron'un hiç umrunda değildi. Oturdu yanımızda derileri kaldırmaya başladı merakla. Kamu eline vurup durdurmuştu ama Gron zerre etkilenmedi. Az önce bizim olduğumuz duvara koştu, uzun uzun resme baktı hayranlıkla. Sonra bize döndü.
"Sakın dokunma." dedi Kamu da hızlıca ayağa kalkarken. Duvarın önüne geçip resmini korumaya çalıştı ama Gron yerden bir taş almıştı bile. "Gamma, kov şunu yoksa öldüreceğim bak."
"Ben ne yapıyorum?" dedim kollarını tutmaya çalıştığım Gron'la. Gron'un durmaya niyeti yoktu. Pek duvar resmi çizmezdi bu halk. Hatta ilk defa birinin yaptığını görüyordum. "Gron, seni de çizecek Kamu. Sen dur." dedim zar zor.
Sanki anlamış gibi durdu. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu sivri taşla Kamu'ya baktı çizsin diye.
"Onu çizmem. Bu bizim duvarımız. Başbaşa olmamız lazım."
"Koskoca mağara. Çizersin her yere bizi. Lütfen."
Ben bir şey istediğim zaman Kamu için akan sular duruyordu artık. Omuzları düştü. Aldı hayal kırıklığı ve sinir karışımı duygularla Gron'dan taşı. Ne özendi, ne de çok bastırdı taşı. Bir an önce silinir diye umuyordu herhalde.
Üstünkörü büyük bir adam çizdi. Üç çöp adama baktım. Güzel olmuştu. Eli yatkındı.
Gron da sevmiş olacak ki büyükçe kahkahalar atıp yeri yumrukluyordu.
Kolumdan tutup beni dışarı çekiştirdiğinde baktım arkamızda kalan Kamu'ya. Koşarak yetişmeye çalışıyordu bize. Ben ise sürükleniyordum adeta.
Durduğumuzda Gron çiçeklerle süslenmiş yeri gösterdi. Her yerde birileri bir işle uğraşıyordu. Arkamızda duran Kamu'ya baktım anlamayarak. O bile gülümsüyordu bana bakıp. "Ne var?" dedim merakla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Gamma: Liderin İzinde
Historical FictionAnlaşmalı evliliklerin alt paleolitik çağda başladığını söyleseydim ne tepki verirdiniz? Mantığın zerre uğramadığı dönemde, bu aptal kabilede doğmuştum. Gelişmeye dair en ufak bir çaba göstermemişlerdi. Sözde tanrıları tarafından lanetlenmiştim, uğu...