11- Final

298 38 26
                                    


Son konuşmayı okuyun, keserim sizi adam akıllı veda konuşması yazdım ilk defa 🔪

🔆

"Evet gençler, taş devrinden kalma bir mezarlık var hemen yan tarafımızda." dedi öğretim görevlisi sağ eliyle cam fanusta sergilenen, yarısı hâlâ toprakta olan kemikleri gösterirken. İki geniş kafatası da açıkça gözüküyordu. Alınları küçük, birbirine oldukça yakın. Sanki son bir kez olsun kadın adamı öpmek istemiş ama yapamamış gibi.

Genç kız boynuna asılı kamerayı gözü hizasında tutup oldukça net bir fotoğraf çekti. Çektiği fotoğrafı incelerken boşta kalan eli dağınık saçlarına gitti. Bir türlü düzgün durmazlardı. Dalgalı,düz arası bir yapıdaydı ama dağınıktı işte. Saç sabitleyici bile olsa sabit kalmıyordu.

"Afrika kıtasında, Nil nehrinin kuzeybatısında 2001 yılında bulundu bu iki iskelet. Hangi insan türü olduğunu biliyor musunuz?"

Elini kaldıran tek kişi kız oldu. Yanındaki deri ceketli oğlan istemsizce göz devirdi. Burada olması tamamen saçmalıktı. Sadece babası üniversite okumasını istiyor diye arkeoloji okuyordu. Kafası çalışırdı, iyi bir derece ile girmişti ama hiçbir şekilde ilgisini çekmiyordu. Görsel sanatlarda olması gerekiyordu ona göre. Böyle kemik, çanak, çömlek değil resim sergilerine, müzelerine ihtiyacı vardı.

Babası bu işlerin boş olduğunu söylemişti. O da inadına daha da boş olarak görülen Arkeoloji okumaya başlamıştı.

Öğretmen tek elini kaldıran dik saçlı kıza şans verdiğinde kız başladı konuşmaya. "Homo Eractus değil mi?"

"Aynen öyle. Kadın iskeletin parmağında olan yüzük dikkatinizi çekmiştir," diyen öğretim görevlisi tekrar konuşmaya başladığında genç adam etrafı incelemeye başladı. Oldukça uzun ve iriydi. Kızın aksine netçe görüyordu yüzüğü ama hayır, dikkatini çekmemişti. Kız ise ayak ucunda durup öndeki insanların üstünden görmeye çalışıyordu yüzüğü. Komik gelmişti bu hâli oğlana.

"Kemikler iç içe geçtiği ve yapışkan toprak ile kaynaştığı için ne yazık ki net bir şekilde göremiyoruz. Ancak bazı testler sonucundan arkeologlar kadının hamile olduğunu söylüyor. Tabii net bir şey söylemek mümkün değil."

Kızın yüzü donup kaldı. Normalde bu kadar etkilenmezdi ama içini bir hüzün kapladı. Deri ceketli çocuk kızın solmuş tenini görünce kaşlarını çattı. "Abartmıyor musun sence de?"

Mavi gözlerini adama çevirdi kız. Kaşlarını çattı sinirle. "Sana mı soracağım neyi abartıp abartmayacağımı?"

"Yok sorma da, utanmasan ağlayacaksın."

"Tabii, senden utanıyorum." diye alaya aldı onu kız. Yüzündeki gülümseme adamın içinde hareketlik olmasına sebep oldu ama anlayamadı sebebini oğlan.

Kız kimseyle konuşmazdı. Hatta daha doğrusu kimse kızla konuşmazdı. Nedenini kızda bilmiyordu. İtici değildi, kaba değildi, yine de sevilmezdi. Tüm okul hayatı boyunca dışlanmıştı ama bu onu pısırık biri hâline de getirmemişti. Sözü netti.

Deri ceketli adam arada bir konuşurdu onunla sadece. Çok sohbet etmeyi sevmezdi adam kızla. Kalbi yanıyordu kıza baktıkça ve bu rahatsız ediciydi. Sebebini de anlamıyordu ki...

Öğretim görevlisi başta olmak üzere tüm üniversite öğrencileri de ilerlediğinde ikisi konuştuğu için geride kalmıştı. Kız yetişti koşarak ama çok gerideydi. Göremiyordu.

Adamın yüzündeki yayvan gülüş büyüdü. Önündeki kızı kollarının altından tutup havaya kaldırdığında kız şaşkınlıkla başını çevirdi adama. "Ne yapıyorsun sen? Ne bu özgüven ya!"

"Fotoğraf çekmek istemiyor musun kızım? Çek işte."

Kız sakinleşip çekti taş duvar parçası fotoğrafını. Aşağı indirildiğinde fotoğrafı yakınlaştırıp bakmaya başladığında adam ilk defa duvara döndü. Koskoca müzede ilk defa bir şey ilgisini çekmişti. Bir duvar resmi...

Ağzı açık izledi duvarı kulağı öğretmendeyken. Üç kişi çizilmişti. İkisi oldukça iriydi. Biri daha küçük kalıyordu. "Bak ortadaki aynı sen." Dedi kızın kulağına eğilip. Kız anlamayarak baktı fotoğrafa. "Ne alaka ya?"

"Ne bileyim, senin gibi küçük bir şey. Hatta gibi değil. Bayağı bayağı sensin."

Normalde sinirlenmesi gerekirken kızda güldü. Saçını geriye attı refleksle. Heyecanlandığı zaman yaptığı bir tik olmuştu bu onda. "Bu da sen misin?"

Daha da sert oyulmuş, uzun adam resmini gösterdi kız. Güldü oğlan. "Tabii, şu yakışıklılığa baksana."

Mavi gözleri ışıl ışıl parladı kızın. İri adamın gülüşü büyüleyiciydi. Yine de çaktırmadı. Yürüyen sınıf arkadaşlarının peşinden ilerledi. Genç adam ise sessizce kızın peşinden.

🔆

Öhm öhöm.
Öncelikle 11 bölümlük kısa serüvenimiz bitmiştir. Baştan beri uzun olmayacaktı, baştan beri sonları böyle olacaktı.

Sonları yok. Taş devrinde yaşadılar ve öldüler. Fransız ihtilalinde yaşadılar ve Gamma direnişçilerdendi. Onunla birlikte Kamu da öldürüldü. Hitler döneminde yaşadılar. Biri çingeneydi ve diğeri de onunla birlikte öldürüldü. Osmanlı'nın yıkılış  döneminde de yaşadılar, savaşta öldüler. Günümüzde de birbirini bulacaklar, bir şekilde ölecekler ve tarihin bir bölümünde yine olacaklar.

Tabii her dönemi yazmayacağım. Bu da bu kadardı.

Başka tarihi kurgular için hesabıma göz atabilirsiniz. Kitabı kütüphanenizden silmeden önce tüm bölümleri gezip yıldıza basabilirsiniz eğer basmadıysanız. Aynı zamanda önerilenlere de koyarak destek olabilirsiniz.

|Kapanış Konuşması Bitti|
Çok ciddiydi bana yakışmıyordu. Olabildiği kadar gerçeğe uygun yazmaya çalıştım bre susaklar.

Yok inanmıyorum, yok bu neydi şimdi, yok dötünden sallamış diyen varsa söyleyebilir. Yazmadan önce baktım. Gerçektende gömüyorlarmış bizim gibi ölülerini. Zaten ateşin bulunduğu, taşlarla mamut avlanılan bir çağ taş devri.

Onun dışında neden gitti kibar zeki Gany varken kaba kuvvvetten anlayan, kuvvetli Kamu'yu seçti bu kız?

Çünkü taş devrinden bahsediyoruz. Güçlü olan kazanır aslanım. Nokta. Kim karın doyuruyorsa o çekicidir.

(Ve ben Hülya Avşar değilim ben sapyoseksuellikten anlamam. Yazar kas seviyor)

O yüzden en sevdiğim karakter Gron'du hatta gdjdmdkkd öyle yani.

Son 🔆 (Son kez)

Lanetli Gamma: Liderin İzindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin