Bölüm 21

38 7 0
                                    

Bölüm şarkısı: Kaan Boşnak-Bırakma Kendini

Kendimi çok yorgun hissediyordum. Bu yüzden de yataktan kalkmak istemiyordum. Gözlerimi zorlukla açtığımda ilk işim Yağız'ı aramak olmuştu. 3. Çalışta açmıştı.

"Alo Yağız Günaydın." Dedim uykulu sesle
"Günaydın Sare." Dedi benim aksime enerjik çıkan sesiyle.

"Ben sana şeyi soracaktım ya. Utku nasıl oldu? Evdesiniz değil mi?"

"Evet şu an Utku'nun evindeyiz. Biraz ağrısı var ama ağrı kesicilerle idare ediyor." Dedi.

"Ben bugün gelicem de eğer müsaitseniz. Var mı bir ihtiyacınız?" Dedim çekingen bir sesle. Utku'nun yüzüne bakmaya cesaretim olacağını pek sanmıyorum. Ama en başta onun iyi olduğunu kendi gözlerimle görmem ve ona bunun kimin yaptığını öğrenmem lazım.

"Sadece sen gelsen yeterli Sare."

"Peki o zaman 1-2 saate görüşürüz Yağız."

"Görüşürüz." Dedi ve telefonu kapattık.

Henüz anneme olan biteni anlatmamıştım. Aşağı indim. Annem koltukta oturmuş kahvesini yudumluyordu. "Anne Günaydın." Dedim.

"Günaydın kuzum. Gece uyumadın mı sen, gözlerin şişmiş ve yorgun görünüyorsun." Anne yüreği işte hemen anlardı.

"Anne Utku." Dedim ve duraksadım gidip yanına oturdum. "Utku gece bıçaklanmış. Ben tüm gece onun başındaydım." Dedim ve yorgunlukla başımı arkaya yasladım.

"Ne! Nasıl Utku oğlum iyi mi?" Dedi tedirginlikle.

"İyi mi değil mi bilmiyorum eve almışlar. Biraz çorba yapıp ona götüreceğim." Dedim ve annemin göğsüne yasladım başımı.

"Nasıl istersen kızım." Dedi saçımı okşamaya başlayarak.

Bir süre annemin göğsünde huzur bulduktan sonra kendimi mutfağa attım. Şehriyeli tavuk çorbası yaptıktan sonra hızla odama çıktım.

Siyah dar paça pantolon üstüne de mavi yünlü bir kazak giyindim. Havalar bir türlü ısınmak bilmiyordu. Gözlerimin altını kapatıcı yardımıyla kapattım. Makyaj yapmaya pek hevesim yoktu açıkçası. Siyah kol çantamı da alarak evden çıktım. Yine bir taksi çağırdım.

Utku'nun evine vardığımda bir türlü kapıyı çalma cesaretinde bulunmuyordum. En sonunda boştaki elimi kaldırıp hızla zile bastım. Bir elimde de çorba tenceresini tutuyordum. Kapıyı Yağız açmıştı.
"Hoşgeldin."
"Hoşbulduk Yağız."
"Utku salonda geç istersen." Dedi.
"Bunu sana vereyim. Tavuk Çorbası yaptım, umarım sever."
"Sever sever. Eline sağlık." dedi hafif tebessüm ederek.

Salona geçtiğimde Utku oturur pozisyondaydı. Karnı göğsüne kadar açık ve kendine pansuman yapıyordu.
"Şey müsait değilsen dışarı da bekleyebilirim." Dememle kafasını kaldırıp bana baktı. Şaşırdığı yüzünden anlaşılıyordu.

"Sare, gel otur." Dedi işine devam ederek.

Koltuğun köşesine oturdum ve onu izlemeye başladım. Dikişlerinden anlaşıldığı sürece yarası çok derin ve büyük olmalıydı. Kim bilir canı ne kadar yanmıştı. Bunu düşünürken benim canım yanmış gibi yüzümü buruşturdum. Pansuman işlemi bittiğinde sargı beziyle yarasının üstünü kapattı.

"Geçmiş olsun." Dediğimde az bir süre yüzüme bakmıştı.
"Teşekkür ederim." Demişti hâlâ yüzüme bakmayarak. Haklıydı.

Bu sırada kapı da Yağız belirmişti.
"Bak Sare çorba yapmış. Zaten sabahtan beri bir şey yemedin." Dedi Utku'ya bakarak. Ardından tepsiyi sehpanın üzerine bıraktı.

Muhtemel AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin